M. Necati Özfatura

ABD gibi süper bir gücün böylesi bir saldırı ile ağır yara alması ibret vericidir. Dünyanın en güçlü ordusuna ve oturaklı istihbarat teşkilatına sahip olmasına rağmen bu kadar gafil avlanmaları anlaşılır şey değildir.

New York ve Washington'da yaşanan facia yalnız ABD tarihinin değil dünya tarihinin en büyük terör olayıdır. Bu saldırı ile 20 bin civarında insan hayatını kaybetti. Maddi ve psikolojik tesirlerinin umulandan da ağır olacağı sanılıyor. Sadece New York'ta değil bütün Amerika'da hayat durdu. Dünya hadisenin şoku ile tutuldu kaldı. Ancak saldırının gayesini ve neticelerini tahmin o kadar kolay değildir.

Kuzey ve güney kutbunda buzdağları, Himalaya ve Alpler'de buzullar eriyor. İklimler ve mevsimler değişiyor. Sadece yerküre mi? insanlar da değişiyor. Dün zalime boyun eğen Afrikalının çocuğu babasının, dedesinin hesabını soruyor. Esir tüccarlarına malzeme olan ecdadının hakkını milletlerarası konferanslarda arıyor. Batılıyı Batılının kuralları ile vuruyor ve efendi efendi tazminat istiyor. Yeni bir devrin kapısı açılıyor. Köle çocukları seslerini medenice yükseltiyor sömürgecileri paşa paşa bedel ödemeye zorluyorlar.

BM Irkçılıkla Mücadele Konferansı bir nevi Kuzey-Güney mücadelesine dönüştü. Sömürgecilerle sömürülenler arasında psikolojik bir savaş yaşandı. Nijerya Devlet Başkanı "Bizim için bir özür, derin bir pişmanlık demektir. Özür dileyenleri affediyoruz" demişse de Afrika ülkelerinin halkları geçmişte yaşanan köle ticaretinden dolayı emperyalist ülkelerden yüklü bir tazminat alınması gerektiğini savunuyorlar.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Durban kentinde yapılan "Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı"nın ilk gününde 3 bin sivil toplum kuruluşunu bünyesinde bulunduran "NGO" İsrail'i "ırk ayırımı yapan" bir devlet olarak ilan etti. NGO formunun sonuç bildirisinde "İsrail savaş suçları, soykırım ve etnik temizliği ihtiva eden sistematik eylemleri nedeniyle insanlık suçu işlemiştir" ifadelerinin yer alması İsrail'i ve onu destekleyenleri şok etti.

İsrail Başbakanı Ariel Şaron terör ve suikast usulleriyle Filistin topraklarını yeniden işgal etmek niyetinde olduğunu gizlememektedir. Filistin Enformasyon Bakanına göre İsrail'in bu adımları Ortadoğu'daki genel bir savaşa hazırlık ve savaş provasıdır.

Birleşmiş Milletler Irkçılıkla ve Ayrımcılıkla Mücadele Konferansı Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Durban kentinde yapılmaktadır. 10 yıl önceye kadar ırkçılığı savunan Güney Afrika Cumhuriyetinin bu konferansa ev sahipliği yapması, ezilen ülkelerin başarısıdır. 21. asırda gelişmiş ülkelerin en önde gelen meselesi (daha doğrusu ayıbı) ırkçılık, ayrımcılık ve soykırımdır. Küreselleşme adı altında geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler, çok uluslu şirketler tarafından soyuluyor. Yabancı düşmanlığı devlet politikası haline geliyor.

Her geçen gün başarı oranı ve eğitim seviyesi artan "İhlas Kolejleri" hakkında okuyucularıma faydalı olur düşüncesiyle bu yazıyı aktarıyorum: "Özel okullarda başarı ve İhlas Kolejleri Son yıllarda dünya genelinde özelleştirme faaliyeti her alana yayıldı. Devletçi zihniyete sıkıca bağlı ülkelerde bile çözülmelerin ardından, devletin her kademesinde "özelleştirme" yayılma göstermektedir. Liberal ülkeler ve süper devletler, zaten özelleştirmeyi tamamlama doğrultusunda ilerliyor.

11-17 Temmuz 1995 günleri arasında, Bosna'da Birleşmiş Milletler tarafından "güvenli bölge" ilân edilen "Srebrenica"ya giren Sırplar, uluslararası Barış Gücü (BM Koruma Gücü) UNPROFUR ve NATO'ya bağlı Hollandalı taburun "müsaadesiyle" 8 bin Müslümanı katlettiler.

Her hafta ya da en fazla 10 günde bir Çeçenistan'daki Rus zulmünü ve soykırımını yazılarımla gündeme getirmekteyim. Bu çerçevede Kafkas Vakfı Başkanı Mehdi Nüzhet Çetinbaş'ın, Kafkas Vakfı Bülteni sayfa: 7 Yaz 2001 sayısındaki yazısından geniş ölçüde istifade ederek sizlere naklediyorum: "Çeçenistan'da olaylar eskisi gibi devam ediyor. Hatta uygulanan vahşet ve soykırımın dozu gittikçe artmakta. Her gün olduğu gibi yine çocuklar kurşuna diziliyor. Analar toplama kamplarında en iğrenç işkencelere tabi tutuluyorlar.

Türkiye'nin İsrail'i karşısına alması ne kadar doğru değilse; şu andaki gibi bir işbirliği de uygun değildir. Bu durum Türkiye'nin bölgedeki insiyatifini, manevra sahasını daralttığı gibi İslam dünyasından bir çok ülkenin darılmasına sebep oldu.

İngiltere'nin meşhur gazetesi "Financial Times"ın yazarı John Train, yazısında "Türkiye'de şirketler çok ucuz, hemen satın alın" kampanyası başlattı. Lozan'da İngiliz temsilcisi (Yahudi asıllı) Lord Curzon'un İsmet İnönü'ye söylediği gerçek mi oluyor?

Evet Ortadoğu'da her gün şiddeti giderek artan savaş rüzgârları esmektedir. Moskova Ortadoğu Enstitüsü'nün Başkanı Yevgeney Stanovsky (Ortadoğu ve savaş uzmanı) Ortadoğu'da 3 ay ile 6 ay arasında Arap-İsrail Savaşının çıkacağını ve bunun "Din savaşı" olacağını ileri sürdü.

Makedonya hükümeti, Arnavut UKO (Ulusal Kurtuluş Ordusu) milislerini "silahsızlandırma" gerekçesiyle 3500 kişilik NATO gücünün Makedonya'da üslenmesini kabul etti. Daha önce yazmıştım. ABD ve AB'nin hedefi Makedonya'yı Kosova gibi dolaylı yollarla NATO işgaline sokmaktır. Maalesef bu tahminim doğru çıktı. Ulusal Kurtuluş Ordusu Makedonya'nın Arnavutlara tanıdığı bazı hakları ihtiva eden "Barış Antlaşması"nı kabul ettiğini ilân etti.

Türkiye'nin en büyük talihsizliği (istisnalar hariç) Türk aydın ve bürokratlarının tarihten ders almayışı ve Batı'nın gerçek yüzünü görmek istememesidir. Son krizlerin bir komplo olduğu aşikardır. Batı'nın Haçlı zihniyeti ve kini asla sona ermemiştir. Haçlı seferleri devam etmektedir. Ama bu savaş soğuk savaş şeklinde olup, zaman ve zemine uygun sinsice icra edilmektedir.

İran'ın, dağılan Sovyetler Birliği'yle 1921 ve 1940 tarihlerinde yaptığı Hazar Denizi anlaşmaları muğlaktır. Sivil ve asker ayrımı yapılmamıştır. İran'ın aleyhinedir. Kaldı ki, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Hazar Denizi'nde kıyısı olan ülke sayısı 2'den 5'e çıkmıştır. Rusya Federasyonu, İran, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan Hazar üzerinde hak sahibidirler.

Çeçenistan, Rusya için kanayan yaradır. Mücahidlere gerilla savaşlarında devamlı yenilen ve ağır zayiatlar veren Rusya'dır. Geçen hafta Çeçen Mücahidler, Vedona'daki Rus üssünü kuşattılar. Dağ topçusu mayın atarlar ve çeşitli silahlarla 6 saate yakın süren Rus üssündeki çatışmalarda en az 200 askeri öldürdüler.

Makedonya'da bir yıldır devam eden bir nevi "iç savaş" barış anlaşması ile sona ermiş gibi görünmektedir. Makedon liderler, Arnavut temsilciler, NATO ve AB yetkililerinin huzurunda imzalanan anlaşmanın gerçekten icra edilip edilmeyeceği tarafların iyi niyet ve desteklerine bağlıdır.

Hazar Denizi (ya da gölü)ndeki ihtilâfın temelinde, "Hukuki statü"de belirsizlik vardır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Hazar'ın paylaşımı ve güvenliği meselesi yeniden gündeme geldi. 1991 öncesinde sadece Sovyetler Birliği ve İran'ın Hazar'da kıyısı bulunuyordu.

Fil ve fare hikayesi vardır. Koca bir filin yuları farenin ağzındadır. File, "Bu, ayıp değil mi?" dendiğinde, "Ayıp olmasına ayıp ama bir defa yularımı fareye kaptırdım" der. Koca Türkiye olarak ipleri, çok uluslu şirketlere, çek-senet mafyası görevi yapan IMF'nin eline kaptırdık bir kere. Ceddimiz şu halimizi görse acaba ne yapardı? Oysa bizler hâlâ bu hazin tabloyu görmezlikten geliyoruz.