M. Necati Özfatura

Açık söyleyeyim, kesinlikle özelleştirmeye karşı değilim. Ama "özelleştirme, küreselleşme" maskesi altında, Türkiye'nin zenginliklerinin çok uluslu şirketlere ölü eşek fiyatına peşkeş edilmesine susamam! Kaldı ki kâr getiren KİT'leri satmanın mantıki izahı yoktur.

ABD ile Sovyetler Birliği arasında "Soğuk Savaş"a son verilip, Varşova Paktı lağv edildikten sonra; Hıristiyan Batı, Siyonizm, Rusya, Çin ve diğer emperyalist güçler yeni bir düşman aradılar. Ve mâlum husumetlerinden dolayı müşterek düşman olarak İslâmiyet'i ve Müslümanları seçtiler. Fakat açıkça bunu ifade edemedikleri için; sanal ve yapay kelimelerle düşmanlıklarını maskeleyip yeni bir "Haçlı Savaşı" başlattılar.

Bazıları "sıktı artık" diyorlar mı bilmiyorum ama "bor madenleri hakkında" bıktırasıya ikâzlarda bulunduğumun farkındayım. Okuyucu, yazar ve politikacılardan çok mektup, mail, telefon aldım. Bana "Bor üzerindeki oyunları gündeme getirdiniz, bizi uyandırdınız" dediler. Ah keşke onların hassasiyetini Ankara'dakiler de paylaşabilse.

Makedonyalı Müslüman Mevlüt Reşit, Hatuniye Camii'nin içinde cam kırıklarının üzerinde gözyaşı döküp, elinde bu vahşetin tanığı olarak sakladığı bir tespihi öpüyor.

Makedonya'da milletlerarası onca teşebbüslere rağmen, Makedon ordu birlikleriyle, Arnavut Milli Kurtuluş Ordusu (UÇK) militanları arasındaki çatışmalar bütün şiddetiyle devam etmektedir.

Makedonya'da iç savaş başlamış sayılır. İslamiyet ve Müslüman düşmanı Ortodoks Makedon hükümeti, ABD, AB, Sırp, Yunan, Bulgar ve hatta Türkiye'nin desteğine güvenerek Makedonya'da yaşayan ve nüfusun en az yüzde 55 hatta 60'ını teşkil eden Müslüman çoğunluğa karşı soykırım başlatmıştır.

Nepal krallığına ait sarayda, kral dahil kraliyet ailesine ait 8 kişi prens tarafından öldürüldü. Bu facia medyada çeşitli hayali senaryolar içinde şekillendirildi. Meselenin aslı "alkol" idi. Alkollü olan prens, saraydaki bir misafire hoş karşılanmayan tavrı üzerine, babası (kral) tarafından kovulup hakaret edilince olanlar oldu.

Makedonya'nın bağımsız olduğunda ilk tanıyan ve o günden bu yana siyasi ve mali destek veren ülke Türkiye'dir.

Türkiye Gazetesinde 13 Ağustos 1974'ten bu yana kendi ismim ya da değişik isimler altında 10 bini aşkın yazı yazdım. Diyebilirim ki, "bor" ile ilgili yazılarıma okuyucularımın gösterdiği ilgi son derece fazla oldu. Bundan sonra bor ile ilgili yazı yazmayacağımı zannediyordum.

ABD Başkanı Bush'un ve IMF'nin ültimatomuna uyularak, yıldırım hızıyla Telekom'un özelleştirilmesi ile ilgili kanun alelacele kabul edilmiş ve IMF'nin 15 Mayıs toplantısına yetiştirilmiştir. Türkiye ekonomik bakımdan IMF, AB Gümrük Birliği ve Dünya Bankası arasında köşeye sıkıştırılırken; siyasi bakımdan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine karar alınmıştır.

Belki bıktırdık ama bu "bor" işi öylesine bir özelleştirme değil. Borun nasıl kıymetli bir cevher olduğunu çok anlattık ama ardında oynanan oyunları tekrarlasak gerek.

Dünyada en az et tüketen ülke Türkiye'dir ve biliyor musunuz dünyada en pahalı et de Türkiye'dedir. IMF sayesinde Türkiye'de hayvancılık iflas etti. Sıra "Tarım"a geldi.

Şu anda ülkelerin işgalinde (ordular ve silahlar)ın yerini dolar, mark ve diğerleri almıştır. Ülkeleri çok uluslu şirketler işgal etmektedir. Hatta sahnede düşman ve istenmeyen rolünde görünen ve daha doğrusu kullanılan ABD ve AB bile çok uluslu şirketlerin işgali altındadır.

1960'lı yılların başında Batı ülkelerinde neşredilen bir kitapta Hitler, Almanya'da iktidara Siyonistlerin ve Yahudi sermayesinin getirdiği vesikalarla ifade ediliyordu.

Rusya, Çeçenistan'da bütün dünyanın, özellikle de İslam dünyasının gözü önünde korkunç bir soykırım icra etmektedir.

Mayıs 2001'in son haftasında İsrail'den gelen Maliye Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Ankara Büyükelçiliği, Mekarot firması temsilcileri, Türkiye'yi temsil edenler arasında görüşmeler yapıldı.

Maalesef Türkiye başta olmak üzere İslâm dünyası ve bütün dünya kamuoyunun gözleri önünde Rusya, Çeçenistan'da dünya tarihinde ender rastlanan ve hatta bu dereceye varılmayan korkunç bir soykırım yapmaktadır. Rusya ve dünya ülkelerindeki lobileri ya da menfaat uzantıları vasıtasıyla bu zulme seyirci kalmanın ötesinde, destek verilmektedir.

Şu anda Ortadoğu'da ilân edilmemiş ama fiilen cereyan eden Filistin-İsrail Savaşı yaşanmaktadır. İsrail, Filistinlilere son derece ağır zulüm icra ederken; Türkiye'nin İslâm Konferansı Teşkilatı Dışişleri Bakanları Zirvesinde İsrail'i kollaması, Türkiye açısından stratejik bir hatadır.

Haberleşme iç ve dış güvenliğin temel unsurlarından ve başta gelenlerinden biridir. Güvenlikle ilgili her konu "Dış Politika" ile ilgilidir. Son günlerde Türkiye'nin gündeminde Telekom'un özelleştirilmesi ilk sırada yer almaktadır. Telekom ile ilgili çok şey söylendi ve yazıldı.

Bor ile ilgili yazılarımı ısrarla okuyucularım istemektedirler. Hatta bu konunun televizyon programlarıyla kamuoyuna anlatılmasını talep etmektedirler.