Metiner Sezer

Yeniden yapılanan dünya iki noktaya odaklandı. Daha doğrusu, iki şey dünyanın yeniden yapılanmasına neden oldu; Terör ve enerji! Terörün ne mene bir bela olduğunu hemen her ülke bizzat yaşayarak öğrendi.

Sağlık sektöründe baş döndürücü reformlar yaşandı, yaşanıyor ve tabii halkın yüzü güldü. Nasıl gülmesin ki? Geceden başlayan kuyruklar bitti!

Ağrı ve sızı... bunlar hiç de hafife alınacak belirtiler değildir aslında. Ciddiye almak ve vakit kaybetmeden hekime başvurmak lazım. Vücut, arızayı böyle bildiriyor çünkü. Hele, bir de şişme varsa! Hadi hasta belirtileri ciddiye aldı ve hekime gitmeye karar verdi, diyelim. Hangi doktora gitsin?

Cep telefonu, sigara, otomobil... hepsinin ÖTV oranları arttı! Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Ayarlama" diyor. Cari açığa karşı tedbir olarak yapılmış! Biz de yedik tabii. Tıpkı daha 15 gün önce elektrik ve doğalgaz fiyatlarına yapılan zammı yediğimiz gibi. Ne diyeyim, vatan sağ olsun!

Çocuk sahibi olmayı kim istemez? Amma ve lakin her kişinin "hah" deyince mümkün olmuyor bu isteğine kavuşması! 7 milyarı bulan dünya nüfusunun yüzde 10'u kavuşamıyor maalesef! Yüzde 90'lık kesim için olsa olsa "normal doğum mu, sezaryen mi?" problemi var. Ki, makbul olanı normal doğum tabii.

Bu seneki "İç Hastalıkları Kongresi"ni yine iple çektim. Yine sabırsızlıkla bekledim.

Şu "yerli otomobil" meselesine fena halde takmış durumdayım. Verilen mesaj ilk başta çok cazip geliyor insana. Orta ve alt gelir sınıfına sunulan bir imkân. Nasıl cazip gelmesin?

Türk halkı kan ve organ bağışında pek iyi bir yerde değil. Öyle olunca da kurtarılması ihtimal dahilinde olan sayısız hayat sönüp gidiyor!

Kanser teşhis ve tedavisinde yeni bir ilacın bulunmadığı gün geçmiyor neredeyse. Ya da yeni bir tıbbî cihazın geliştirilmediği. Endosonografi de bunlardan biri. Bu cihaz, bir nevi endeskopi ve ultrason cihazlarının kombinasyonu.

TÜSİAD'ın "Vizyon 2050: Türkiye" hedefini ve bu hedefi, son günlerde yaptığı çıkışla seslendirmesini önemsiyorum.

Dünya krizle cebelleşiyor. Kimi ülke kamu borçlarından dolayı zorda. Kimi sosyal güvenlik harcamalarından... kimi de emlak piyasasının şişkinliğinden dolayı zorda. Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı ise cari açık! Başbakan Erdoğan, cari açığı düşürmeyi "milli iktisat politikası" haline getireceklerini söyledi.

"Hizmette sınır yoktur" derler. Gerçekten öyle. Yeter ki aldığı hizmetin bedelini ödeyen olsun! Çağımızın insanı zaman fakiri. Hele iş adamı ve yönetici ise... Tabiri caizse başını kaşımaya vakti yok bu adamların. Evet, onların görevi, şirketlerin problemini çözmek ama nihayetinde onlar da insan ve onların da zorda kaldıkları anlar oluyor tabii.

Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Canan Çelebioğlu, inşa ettikleri öğretmen lojmanı açılışı için Hatay'a davet etmişti, gittim. Açılışların nasıl olduğunu bilirsiniz.

TÜSİAD hedef büyüttü ve hazırladığı "Vizyon 2050 Raporu" ile toplumu 2050 senesine odaklamaya hazırlanıyor.

Batı ve Doğu. Batılı ve Şarklı!.. Kıtaların coğrafik konumları ve iklimleri nasıl farklıysa, sosyolojik yapıları ve insan profilleri de bir o kadar farklı. Karakter yapısı, hadiselere bakış açısı ve duruşu... çok, çok farklı! Şarklı için prensip önemlidir mesela. Batılı için ise sonuç. Batılı sonuç için prensiplerden taviz verir. Şarklı ise prensip için sonuçtan!

Önceki gün MAN Türkiye'nin 45'inci kuruluş yıl dönümü kutlamaları münasebetiyle Ankara'daydım. Yıl dönümü vesilesiyle eş-dostla görüşme imkanı da buldum.

Her 5 Türk vatandaşından biri ruh sağlığını kaybetmiş durumda. Vahim! En vahimi ise şu: yeti kaybına yol açan hastalıklar sıralamasında ruh hastalığı gelip ikinci sıraya yerleşti! Hayat şartları zorlaştı! Moral yok! Toplum kavga ve kaos ortamının birinden çıkmadan diğerine giriyor! Ruhi bozukluklar artmasın da ne olsun?

Çoğumuz hastayız. Da... farkında değiliz! Bedenî hastalıklarımızı öyle ya da böyle fark ediyor ve bir şekilde tedavi yoluna gidiyoruz.

El insaf! Bir milli mesele bu kadar mı iç politika malzemesi yapılır yahu? Ana Muhalefet Partisinin Lideri Kılıçdaroğlu, durup durup Türkiye'nin son 9 yılda uyguladığı her dış politikanın fiyasko ile sonuçlandığını söylüyor.

Türkiye ile İsrail'in arası bugünlerde limoni! Merak edilen konu şu: Ne olacak bu işin sonu? Analiz yaparken sadece bu iki ülkeyi ele almak yanıltıcı olur. Başka faktör ve başka güçler de var arada; onları da dikkate almak lazım. En azından ABD ve Arap ülkelerini de dahil etmek lazım analize. Avrupa'yı da göz ardı etmemek gerekiyor tabii.