Naci Arkan

Belki de bir daha asla bir araya gelmeyecek ilk on birle sahaya çıkan Beşiktaş, daha ligin başında adeta 90 dakika taraftarına kurdeşen döktürdü...

Sanki dün mükemmel donatılmış iftar sofrasından, sadece çorba içip kalkan biri gibiydik...

Dilimizde tüy bitti... Rica ettik olmadı... Uyardık olmadı... Şimdi federasyonu, kendi talimatı ile baş başa bırakıyoruz...

Önce, şunun altını kalın çizgi ile çizmek istiyoruz...

Bazen insan, konuşmanın zamanını ve dozajını ayarlamakta güçlük çeker. İşkembeden atarcasına bırakır lafı ortaya... Bazen de bilerek ve isteyerek, birilerinin küçültülmesi anlamında, aşağılanma kokan sözcükler sıralanır peş peşe...

Anadolu'ya kalan Süper Kupa, dün gece, bunu hem sahada oynadığı futbolla, hem tribündeki muhteşem taraftarıyla, sapına kadar hak eden taraf olan Trabzonspor'a yakıştı...

Beşiktaşlılar İnönü Stadı'na bir başka gelecek artık... Tamam önce puan, galibiyet ama bunları kenara atan bir niyet kapladı benliklerini...

Önce Şansal (Büyüka) başlattı bu yaldızlı apoleti...

Bir köy takımı olan Vikingur'u 3-0 ve 4-0'lık skorlarla geçen Beşiktaş, dün bu rakibinden birazcık daha iyi rakibi karşısında, tel tel döküldü.

Efendilikten midir, yoksa eyvallahçılıktan mı bilinmez, bizim medyamız gerçekten çok tuhaf... Hani, derler ya "Ensesine vur, lokmasını ağzından al" diye... Aynen öyle...

35 yıldır bu mesleğin içindeyiz... Vikingur gibisini görmedik... En son işleri, futbol oynamak olan, bakkal, çırak, manav, işçi topluluğu, ilk defa çıktığı Avrupa futbol arenasında bir ton golü kalesinde görerek, hayatlarının en anlamlı ikinci 90 dakikasını yaşadı... Onlar için "ikinci şerefli mağlubiyet" sanki göğüslerine takılan birer zafer madalyası gibiydi...

5 Olimpiyat.. 5 Yaz Olimpiyatları...Sayısını tutamayacağımız kadar Dünya ve bir o kadar da Avrupa Şampiyonası... Bütün bunlara katılmak her babayiğidin harcı değil tabii... Yüzme dendi mi, aklımıza gelen ilk isim Derya Büyükuncu'dur...

Öyle bir maç ki, aşağısı sakal, yukarısı bıyık misali hani...

İlköğretim son sınıflara gelindiğinde, öğrencileri bir sıkıntı kaplar... "Üniversiteye girme hayallerim, acaba gerçekleşir mi" diye...

İlk finalistin çıkacağı bir maçın, kimse bu kadar sıradan olacağını düşünemezdi...

F.Bahçe'de, yeni teknik direktör ile yeni sezon açılışında değişimler adım adım yol almaya başladı... Dakika 1... F.Bahçe, antrenmanlarını mavi-beyaz forma ile yapıyor...

Lig bitmiş, elekler asılmış... F.Bahçe, şampiyonluğu yine aynı isimle, ikinci defa yine son maçta elinden kaçırmış... Bunun anlamı o gün şuydu, bu gün de aynı: "Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz"

Telafisi mümkün olmayan Dünya Kupası ilk 2. tur maçında Uruguay, G.Kore'den çeyrek final vizesini alırken, gol yememe orucunu bozdu ama "yola da devam" dedi...

Sanki Afrika'da final maçı oynandı dün... Futbol adına tüm güzellikler kondu ortaya... Mücadele, hırs, kazanma arzusu ve spor adına her şey... Hatta kan bile vardı...

Alt tarafı, bir üst geçit açılışına bile, bakanı, milletvekillerini çağıran, 5 kişinin eline makas verip kurdele kestiren biz değil miyiz? Haliç Tersanesi'nde yapılan, bir yolcu vapurunu, sanki "Aşk Gemisi" gibi denize indirirken, en süslü giysiler içindekilerin sevinç çığlıklarını izleyen biz değil miyiz?