Naci Arkan

Buralara gelmesi hiç beklenmeyen İtalya ile, saha ve seyirci avantajının lojistik desteğiyle yarı finale taşınan Almanya arasında, nefesleri kesen maçta, favori ev sahibi 119. dakikada kupaya veda etti...

Adı, Dünya Kupası ile hep yan yana konan Brezilya, bir türlü şansının tutmadığı Fransa'nını, elinin tersiyle değil, Henry'nin golü ile Almanya 2006'nın yarı final köşkünden düşüverdi...

Mahallenin 10 veledi, bazen bir kediyi köşeye sıkıştırır, ellerindeki sopalarla onu korkutmaya çalışır. İşte o zaman, o kedicik, başına gelecek muhtemel bir felaketi önceden sezinlemişçesine, zoraki kabadayı olur ve tırnaklarını karşısındaki azgın 10 velede gösterir.

Yâni, şimdi işi gücü bırakalım, Aziz Yıldırım'ın, çocuk oyuncağına döndürdüğü "git-gel" dalga geçmesini dert edinelim ha...

"Soğuk su var... Dondurma, kaymak... " "Mısıra gel mısıra... Bal erik... Kaşarlı, peynirli sandviç... Simitler çıtır çıtır" Bunlar, pazar esnafının bağırtıları değil...

Dünya Kupası dendi mi, aklımıza gelen ilk takım hep Brezilya'dır... Futbol, estetik, zarafet, gösteri, seyir zevki, hep Brezilya'yı çağrışım yapar...

Bu günlerde bayram yapan yapana... Kimisi erken rezervasyon avantajından faydalanıp, Güney sahillerindeki 5 yıldızlı otellerde "Her şey dahil" keyif çatıyor.

Oynatmaya bu kadar hiç yaklaşmamıştık. Cinnetin sınırına dayanıp, kafamızın içinde dolaşan kötü düşünceler için frene basmamız, hiç bu kadar zor olmamıştı.

Amerika'nın eski Başkanlarından Eisonhower'e "Liderlik nasıl bir şeydir?" diye sormuşlar...

"Centilmenlik, yenilenin, yeneni kutlamasıdır." Yâni açılımı "Bükemediğin bileği öpeceksin." Bütün bunlar Türkiye şartlarında hükümsüzdür tabii...

Bu şampiyon bambaşka... Bu şampiyonun alın teri bambaşka... Bu şampiyonun gururu, yaşanmaz, sadece anlatılır... Bu şampiyonun, futbol çeşnisine kattığı lezzet, sadece damak zevki ustalığı değil, göz nurunun en belirgin işaretidir...

"O kadar da önemli değildi bırakıp gitmeler... Arkalarında doldurulması mümkün olmayan, Boşluklar bırakmasaydı eğer... "

Türkiye Kupası'nı F.Bahçe'nin kollarından söküp alan ve 4 günden beri mutluluktan uçan, bulutlar üzerinde gezinen Beşiktaş, sonrasında çıktığı maçta, bir başka büyüğe daha kök söktürdüğünü zannederken, son dakikada boynu bükük kaldı...

Bazen umulmayan taş baş yarıyor işte. Hele bu taş bir de Beşiktaş olursa. İşte dün İzmir'de Kupa'nın peşin favorisi gösterilen F.Bahçe'nin, siyah-beyazlı ezeli rakibi karşısındaki müthiş mücadelesinde, sarı-lacivertliler 23 yıllık kupa hasretliğine bir yıl daha ekledi.

Aşkın nefrete dönüştüğü nice sevdalarda, hep bilinçsiz sevgilerin tohumları yatar... Ya bir "yıldırım sevdadır" bu ya günlük gönül eğlendirme...

F.Bahçe'ye 5 golle darbe vuran Vestel Manisaspor'un fendi, Beşiktaş'ı yenemedi...

Su, ateş ve ahlâk birlikte askere gitmişler... Aylar sonra dağdaki bir tatbikata çıkmadan önce, endişelerini gidermek için anlaşma yapmışlar:

Bazı olaylar vardır, ders alınması gerekir... Bazen en zor anlarda yapılacak bir hamleyle tüm olumsuzluklar bir anda güzelliğe dönüştürülür...

Sinirle, küfürle, atışmayla bir haftadır gerdiğimiz yılın derbisi 20 dakikada süt dökmüş kediye döndü. Oysa korka korka stada gelenler, dönüş için endişe içine girenler çoğunluktaydı.

Hayatımızın gidişatında, bazen taşlı topraklı, bazen de kaymak gibi yollarda adım atarız...