Nuri Elibol

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yeni komuta kademesi görevine başladı. TSK, ülkemiz ve kendileri için hayırlı olsun. TSK'da Orgeneral Koşaner dönemine girildi. Kendisini zor günler bekliyor. Bu dönemde en önemli sorun TSK'nın bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü silahlı mücadele. Yeni komuta kademesinin ve Sayın Koşaner'in vaktinin ve enerjisinin büyük bölümünü bu işe ayırmasını bekliyoruz.

30 Ağustos Zafer Bayramını dün kutladık. 30 Ağustos zaferi, bugün üzerinde yaşadığımız vatanımız ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için önemli bir dönüm noktasıdır. Bu zafer sayesinde bugün bağımsız-başı dik, özgür bir milletiz. O zaferde emeği olanların önünde saygı ile eğiliyoruz. Şehitlerimizin ruhları şad olsun. Bugün sahip olduğumuz her şeyi, o kahramanlara borçluyuz. Mekânları cennet olsun. Bu vesile ile TSK'da görev yapan er-erbaş-astsubay, subay ve generallerin zafer bayramını kutluyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı TSK'nın özel bayramıdır.

Geçtiğimiz haftaki televizyon programımızda Erdoğan karşıtlarının ağızlarına sakız ettikleri "korku imparatorluğu" meselesini Sayın Başbakan'a sordum. Böyle bir şey gerçek değilse bile böyle bir algının oluştuğunu söyledim.

Geçtiğimiz akşam Başbakanı TGRT HABER TV'de programımıza konuk ettik. 22.30'dan 24.30'a kadar 2 saat süreyle sohbet yaptık. Program öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere aldığım izlenimleri sizlerle paylaşmak istiyorum...

Terörle mücadele ulusal bir meseledir ve topyekûn bir gayret ister.

Geçtiğimiz pazartesi akşamıydı sanıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci arkadaşlarımızdan Fikret Bila ile Murat Yetkin'in konuğuydu. Gazeteci arkadaşlar çok net bir biçimde kendisine, 'hükümetin PKK veya İmralı ile pazarlık yaptığına' ilişkin iddiasını hangi kanıtlara dayandırdığını sordular. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu ve MHP lideri günlerdir bu ağır suçlamayı meydanlarda hükümete yöneltiyorlar.

PKK terör örgütü haziran başında tüm Türkiye'yi saldırı alanı olarak ilan etti. Terörü büyük kentlere yayarak siyasi iktidarı zor durumda bırakmayı hedefledi. İnegöl ve Dörtyol gibi ilçelerde provokatif eylemler yaparak bir Türk-Kürt çatışması çıkarmaya çalıştı. Kırsaldaki eylemlerden sonuç alsa da son aylarda ciddi kayıplar verdi. Kentlerde güvenlik birimleri birçok büyük eylemi önledi. Fakat örgüt ani bir kararla ramazan süresince "Eylemsizlik" kararı aldığını açıkladı. Hem teröristbaşı Öcalan hem de BDP Kürt kökenli seçmenlere referandumu boykot etmeye çağırmasına rağmen örgüt bu "eylemsizlik" kararını neden aldı?

Öncelikle tüm okuyucularıma hayırlı ramazanlar diliyorum. Türkiye'nin gündemi 12 Eylüle kadar referanduma kilitlenmiş durumda. Referandum tarihi 12 Eylül darbesinin 30'uncu yıl dönümüne denk geliyor. İlginç bir tesadüf.

TSK'nın yeni komuta kademesinin şekillendiği YAŞ toplantısının üçüncü günü de hareketli geçti.

1982 Anayasası, darbenin bitiminde darbe psikolojisiyle hazırlanmış antidemokratik hükümler içeren bir anayasadır. Darbeyi gerçekleştiren generallerin çerçevesini çizdiği bir anayasanın demokratik hükümler içermesi zaten beklenemez.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, zevahiri kurtarmak, medyanın inanılmaz desteği ile yakaladığı rüzgârı devam ettirmek için önce CHP'den beklenmeyen çıkışlar yapıyor. Asker-sivil ilişkileri, demokratik haklar, darbe karşıtlığı gibi CHP'nin ağzına bile almadığı konularda şaşırtıcı önerilerde bulunuyor. İnsan demokrasi adına önce seviniyor.

Yaş, TSK'daki terfi-atama ve ihraçları görüşmek üzere 1 Ağustos Pazar günü toplanıyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu dün bir TV programında 27 Nisan e-muhtırasının AK Parti'ye destek için hazırlandığını, Büyükanıt ve Erdoğan'ın iş birliği yaptığını iddia etti. Sayın Kılıçdaroğlu 27 Nisanda e-muhtırayı veren Büyükanıt'la ilgili Hükümetin neden harekete geçmediğini soruyor.

Darbelere dayanak yapıldığı iddia edilen meşhur İç Hizmet Kanununun 35. Maddesinin kaldırılması veya değiştirilmesi referandum arifesinde siyasetin malzemesi hâline geldi. Bizim siyasetçilerin amacı üzüm yemek değil akılları karıştırmak, rakibini köşeye sıkıştırmak.

Anayasa değişikliğine "hayır" diyen çevrelerin itirazları Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM)'nin yapısını düzenleyen iki maddeye ilişkin. Bence bu iki maddenin yeni hali, mevcut durumdan her açıdan çok daha iyi. Dünkü yazımda HSYK'nın hâlihazır durumunu yazmıştım. Bugün de anayasa değişikliği ile getirilmek istenen yapıya değineceğim. Karar sizin...

12 Eylül darbesi ürünü anayasada 26 maddelik önemli değişiklikleri yapan düzenlemeye itiraz edenleri anlamaya çalışıyorum. İtirazların çoğu paketteki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM)'nin yapısını düzenleyen iki maddeye ilişkin. Paketin diğer 24 maddesine pek itiraz eden yok.

AK Parti'ye muhalefet etmekle anayasa değişikliğine 'hayır' demeyi aynı çerçeveye sokmak kolaycılıktır. 'AK Parti'ye de 12 Eylül Anayasası'na da karşıyız" diyenlere önerim sapla-samanı ayırmalarıdır. Eğer 12 Eylül Anayasası'na karşı iseniz değişikliği kimin yaptığına bakmadan 'Evet' demelisiniz. AK Parti'ye karşı iseniz bir yıl bekleyin, genel seçim var, seçimde AK Parti'ye oy vermezsiniz olur biter. Bence siz, demokrasi mücadelesi ile iktidar partisine karşı mücadeleyi birbirine karıştırıyorsunuz.

TBMM'nin gerçekleştirdiği Anayasa değişiklik paketi 12 Eylülde onay için önümüze gelecek.

Anayasa değişiklik paketi, 12 Eylül'de referanduma sunulacak. "Evet" mi diyeceğiz, "Hayır" mı? Oylamaya sunulacak tüm maddeleri baştan aşağı inceledim. Açık yüreklilikle belirtmeliyim ki, her maddenin yeni hâli eski halinden bin kat daha iyi, daha demokratik, daha adil.

Tüm siyasi parti liderleri, mevcut Anayasamızın antidemok-ratik bir Anayasa olduğunu, Türkiye'nin AB standartlarında bir Anayasa'ya ivedilikle kavuşması gerektiğini söylüyorlar. Ama bu söylemlerinde samimi olmadıklarını geçen 30 yılda gördük. "Madem yeni bir Anayasa'ya ihtiyaç var, gelin hep birlikte yeni bir Anayasa yapalım" diyen ve bu konuda 2007'de bir hazırlık yapan iktidar partisine yapmadıklarını bırakmadılar. Oy kullanan iki vatandaştan birinin oyunu alan bu partiyi 'kapatılma' noktasına kadar getirdiler.