Osman Ünlü

Kalb, boş bir kovaya benzer. Ama kovanın boş durması da mümkün değildir. Çünkü kovaya su koyarsanız hava çıkar, suyu boşaltırsanız oraya hava girer...

Kalbe giden damarlar tıkanırsa, kalp ve o vücut hasta olur. Kibir de, kalbe giden yolları kapayan ve her iyiliğe mâni olan bir hastalıktır...

İki cihan saâdeti için; Ehl-i sünnet i'tikâdını öğrenip, îmânını buna göre düzeltmeli, lâzım olan fıkıh bilgisini öğrenip, onunla amel etmeliyiz...

Dinini dünyâlık ele geçirmek için öğrenenlerin, bid'at sâhiplerinin yazdıkları kitapları okumak ve böyle kimseleri dinlemek, insânı felâkete götürür!..

Evlâdına Allahü teâlâyı, Onun Peygamberini, namaz kılmayı, Kur'ân-ı kerîmi öğretmeyen anne, baba, evlâdının kâtilidir.

"Allahü teâlâya hamd ve şükürler olsun ki, sana kendi yolunda bulunmayı nasîb etti. Seni, bir kısım insanlar gibi yanlış yollara saptırmadı!"

Hazret-i Ömer, halifeliği döneminde, şehri dolaşır, nerede bir noksanlık görürse, giderirdi. Bu kadar ihtiyâtlı hareket etmesine rağmen, hep ağlardı...

"Efendim, otuz senedir, gündüzleri oruç tutup, geceleri namaz kılıyorum. Ama, kendimde hiçbir ilerleme göremiyorum. İtikâdım da düzgündür."

İslâmiyet, insanda bulunan şehvet ve gadabın yok edilmesini değil, her ikisine hâkim olup, dîne uygun kullanılmalarını emretmektedir...

Tahrîm sûresinin 6. âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruluyor ki: (Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!)

Evlat, ana baba elinde bir emânettir. Temiz kalbleri temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.

"Dünyânın nesini seversen sev, hepsine vedâ edeceksin! Elinden geleni yap! Fakat unutma ki, her yaptığının hesâbını vereceksin!"

Başta Peygamberler olmak üzere, sâlih kulların hepsi, kıyâmet gününün dehşetinden, hesâba çekilmekten korkmuşlar ve hazırlık yapmışlardır...

"Allahü teâlâ, Tekâsür sûresinin 8. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Her nîmetin şükründen muhakkak sorulacaksınız) buyurmaktadır.."

Mahşerde, önce Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin hesâbı görülecektir. Sırâttan ilk geçenler ve Cennete önce girenler, onun ümmeti olacaktır...

Peygamber efendimiz ümmî olduğu hâlde, yani kimseden bir şey öğrenmemiş iken, Allahü teâlâ Ona, her şeyi bildirmiştir.

Resûlullah efendimizin annesi hazret-i Âmine, şöyle anlatır: "Muhammed (aleyhisselâm) doğar doğmaz başını secdeye koydu. Parmağını semâya kaldırdı!"

Allahü teâlâya, Resûlüne ve Resûlünün vârislerine tâbi olan, dünyâda rahat eder, huzûrlu olur, âhırette de ebedî saâdete kavuşur.

"Ey Ebû Yûsuf! Sultana ve mevkisine saygı göster! İlmî bir mesele için seni çağırmadığı zaman yanına gitmekten kaçın."

"Hikmet" kelimesinin, kullanıldığı yere göre birçok anlamı, mânâsı, kısaca "hikmet" kelimesinin hikmetleri vardır.