Ünal Bolat

“Güneşin altında, düven üstünde günlerce ekin sapları ufalansın diye döner dururduk...”

Ben durumu anlatınca adam da “yazarına bakarsan ancak o zaman anlaşılır” dedi...

“Tam o esnada bir minibüs yaklaştı hoyratça yanımıza. İçinden hippi kılıklı iki kişi indi.”

“Gelmezseniz darılırım. Bana o gün yaptığın o iyiliği unutabilmem mümkün değil”

“Benim bu sevecen ve gülümser tarzda konuşmalarım çocuğun hoşuna gitmişti”

“Birbiri ardına vefat edenle ilgili sorular soran kimse hayli pimpirikli birine benziyordu...”

“Bizi şehir merkezine gönderince doktor söylediği için kayınbiraderim bir şey demedi.”

“Bir yaz tatilinde evlenmiş şehirden ilçeye de değil; bir dağ köyüne gelin olmuştum...”

“Elhamdülillah sağlığımız, hafızamız yerinde bir derdimiz, şikâyetimiz yoktur...”

“Caddede kocaman bir servis otobüsü duruyordu. Parktan öğrenciler gelmeye başladı...”

“Sonradan bunun ne kadar hatalı bir davranış olacağını tecrübe ederek öğrenecektim.”

“Adam şeker diye bardağın yarısına kadar tuzu doldurup karıştırdı, bir yudum çekti!..”

Dükkân sahibi selamı aldı. Beni unutmuş ki “hayrola bir emrin mi var, buyur” dedi.

“Elektrikle ısınma hem yeterli olmayıp hem pahalıya gelince bir kömür sobası aldım...”

“Babam da olsa o sopa zoruma gitti ve önünü sonunu düşünmeden evi terk etmiştim...”

“Alkış, benim kendisine dost olduğumu anladıktan sonra o da bana dost olmuştu...”

“İki saat sonra o genç elinde valizi ile geldi. Kara kaş kara göz çok sevimli bir delikanlı.”

“Kardeşim dikkatimi çekiyor sen kantinde hiç çay içmediğin gibi bir şey de almıyorsun!”

Hâkim Bey, "çok tebrik ederim hocam. Ben de gideyim artık, yine görüşürüz" dedi.

“Atlarımız bir anda ok gibi yerinden fırladı. Köye doğru fırtına gibi gitmeye başladık.”