Ünal Bolat

“İftar sonrası ramazan ile özdeşleşmiş Hacivat ve Karagöz gölge oyunu sunacaktım...”

İkisi de "Yahu kardeş sana dün akşam kaba davrandık ceza kestik özür dileriz” dediler...

“Araba da kapının önünde çalışır durumdaydı. Arabaya bindim. Baktım iki trafik polisi”

Üçümüz de gülmeye başladık. “İş güzel gidince yemek yemeyi bile unutmuşuz.”

“Her kaybolan yavrudan sonra evden bir cenaze çıkmış gibi büyük üzüntü duyardık...”

“Okul dağılırken baktım. Daha kapıyı çıkar çıkmaz öğrenciler sigaralarını yaktılar.”

“Küçük çocuk hemen koşarak benim yerden alıp elimde salladığım beş lirayı çekip aldı...”

“Aileden kimse de çıkıp 'Orin Ana’yı savunamaz. Orin Ana bu ilgisizliğe çok içerler...”

“Akseki doğumluydum, aranan kişiyse Antalya Merkez köylerinden birisinde doğmuş.”

“En kısa zamanda Roma İnterpol’üne teslim edilmek üzere Ankara'ya gönderileceksin..."

“İnsan belli bir yaşa geldiğinde ileriden çok gerilere doğru hatırlama ihtiyacı duyuyor...”

“O gece işçi ile hanımının gözüne uyku girmemiş. Neler alabileceklerini hesaplamışlar...”

“İşçi parayı sayıp tezgâha bırakırken tüccar şaşkınlık ve hayranlık içinde kalmış!..”

Hanım oradan seslendi. ‘Senden her şey beklenir zaten. Söyle hemen şu resmi atsın!”

“Babam hangisini beğenip almışsa onu giyinirdik. Babamın çok güzel zevkleri vardı...”

“Anneannemlerin evinde biri sabah biri öğle üzeri iki ayrı mukabele okunurdu...”

“Hemen tüpü sündür. Suyu bas soğut. Yağın ağzını kapatma. Patlar damlası kurşun olur...”

Öğretmenime heyecan içinde dünkü olayı o anı yeniden yaşıyormuş gibi anlattım...”

 Ama o çocuk ısrarla “Bu kalem benim, ben kalemimi vermem!” diye diretiyordu!..

Kendini başarılı görmeler, tenkide alınmalar hepsi gereksiz ve zararsız düşüncelermiş...”