Yılmaz Öztuna

Ülkemizde, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini istemeyen, kesinlikle ve asla istemeyen, ne pahasına olursa olsun istemeyen, mutaassıp, statükocu, tekelci, dar görüşlü, kısır ufuklu, sabit fikirli, fakat belirli mihraklara yerleşmiş etkili bir zümre vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Nasıl Bir Meclis İstiyoruz? çalışmalarının son safhasına gelindiği bildirildi.

Her devlette eğitim ve kültür politikası, o ülke insanını yetiştirmek esasına dayanır, kendi insanını yetiştirmek, her devletin en tabii haklarından biridir.

Terörle savaşta başarı, AK Parti iktidarını güçlendirecek, parti üzerinde yapılan münakaşalar hafifleyecek, liderinin prestiji artacaktır.

Her iki cihan savaşından ders alan batı dünyasında insan hayatı, daha eski zamanlara nazaran, büyük değer kazandı. Buna rağmen harpler oldu. Terör sektörü ise, teknik gelişmelerden de çok faydalanarak, semirdikçe semirdi.

15 ve 20 Kasım İstanbul eylemleri, Avrupa'nın ödünü kopardı. Terörü bir meslek kabûl edersek, el-Kaide, istediği mesajı verdi. Avrupa devletleri bu mesajı algıladı ve anladı: ABD'yi desteklerseniz sizin başınıza da aynı şey gelir. Bağdad'da ve İstanbul'da yaptıklarımı Londra ve Berlin'de de yapabilirim.

Türkiye'nin düşmanlarının çok olduğunu, bunun tarihî sebepleri bulunduğunu biliyoruz. Ama Türkiye'de iktidarın düşmanları da çoktur.

Federal Almanya Dışişleri Bakanı Fischer'in Ankara ziyaretinin hedefi, İstanbul'daki 15 ve 20 Kasım terör eylemleri hakkında bilgi toplamaktır.

Müslüman dünyasındaki Batı karşıtlığı, bilhassa Amerika husumeti çok vurgulandı. Yeterince tarih bilmeden fütüristliğe soyunan yazarlar, komplo teorileri ürettiler.

İstanbul'da 5 gün ara ile icra edilen çok büyük çapta iki terör eylemi, yerli, yani Türk kişilerle gerçekleştirildi. Bu adamlar, "radikal dinci" olarak dış ülkelerde staj görmüşlerdi. Türkiye'deki hücreleri, el-Kaaide ile irtibatlı idi. El-Kaaide, nihai plânı yapmış, maddi destek sağlamış, vur emrini vermiştir.

Terör, İstanbul'da ikinci eylemini gerçekleştirdi. İlk eylemdeki gibi, aynı dakikalarda, birbirinden uzak iki ayrı yerde bombalar patladı. Bomba yüklü kamyonetler, hedef binaların önünde, şoförleri ile beraber havaya uçtu.

İstanbul'da vuku bulan çok büyük çapta terör eyleminin sonuçları, herhalde planlıyanların amaçlarına tamamen ters düştü.

Kıbrıs Cumhuriyeti, artık Avrupa Birliği üyesidir. Bulgaristan ve Romanya 2007'de, Hırvatistan 2008'de tam üye olacaktır.

Amerika'nın Irak'ı yönetmekte gösterdiği inanılması zor derecede beceriksizlik, terörü Türkiye'ye sıçrattı.

Terör İstanbul'u vurdu. Kim ve niçin yaptı? konusu münakaşa edilecek, bir sonuç alınamıyacaktır.

Yazımın başlığını Avrupa'nın içinde, ta kalbinde şeklinde atabilmeyi isterdim. Bunu gerçekleştiremiyenler utansın!

İngiltere Başbakanı Tony Blair, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesiyle Avrupa'nın: 1) ABD'nin stratejik müttefiki, 2) İlk Müslüman AB üyesi bir devleti kazanacağını söyledi.

Irak'ta artık söz sahibi değiliz. Tabiatıyla PKK-KADEK çeteleri kıpırdanırsa, müdahale hakkımız saklıdır. İşte o kadar.

Klasik dönemde Osmanlı Devleti, o asırlardaki ulaştırma ve haberleşme imkânlarına göre şaşırtıcı derecede mutlak bir merkeziyetçilikle yönetildi. Her şey İstanbul'a bağlı, her şey İstanbul'dan sorulur durumdaydı.

Bugün Atatürk'ü kaybedişimizin 65. yılı sona erdi. Türk Milleti, Atatürk'e minnettardır. Sevgi ve saygıyla anıyoruz.