Behçet Fakihoğlu

Bu yıl içinde Cumhurbaşkanı seçilecek, Meclis de yenilenecek. Bu iki seçimle ilgili felaket senaryoları çok yazıldı, anlatıldı. Komşumuz olan bazı ülkelerdeki felaketler ve bize olan etkileri de ortada.

Marmara Bölgesi'nde yaşanan iki büyük deprem büyük can ve mal kaybına yolaçmıştı. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Yalova illerimizde binlerce insan hayatını kaybetmiş, çok sayıda bina yerle bir olmuştu.

Sayıları 200 bini bulan atanamayan öğretmen kitlesi beklenti içinde. Ağustosta alım yapmayı planlayan Milli Eğitim Bakanlığı, bir an önce etkili adımlar atmalı. İşsiz öğretmenler, yetkililerden, ağustostan önce öğretmen ataması istiyor, ek alım bekleniyor...

"Ben zihinsel engelli bir çocuğum. Böyle olmak benim tercihim değil, anne ve babamın da tercihi değil. Hem bunun hiçbir önemi de yok artık. Ne tıp, ne ilaç, ne de eğitim... Çözüm sadece eğitim..." Bir grup özürlü adına mektup gönderen Elif Gönder'in mektubu böyle başlıyor.

Türkiye'nin son yıllarda yakaladığı istikrar ile neleri başardığı ortada. Bu istikrarın ve güven ortamının kalıcı olması durumunda nerelere ulaşacağımız da otoriterlerce belirtiliyor.

Türkiye, köklü bir geçmişi bulunan muhteşem bir imparatorluğun temelleri üzerinde kuruldu. İlk bürokratlar imparatorluk okullarında okumuştu. Kurumlar ve devlet gelenekleri de genellikle imparatorluktan kalma... Çoğu millet ve ülkenin sahip olmadığı bu zenginlik ülkemize çok şeyler kattı. Orta Doğu ülkelerinden farkımızı da birazcık buna borçluyuz...

Devletin şeffaflaşması, kamu görevleri yapılırken vatandaştan nakit alma işinin tamamen ortadan kaldırılması birçok suistimali bitirebilir. En azından vatandaşın şüphelerini ortadan kaldırır. Bu da kamu görevlilerine daha çok güven duyulmasına yolaçacaktır.

İşçi-Memur-Bağ-Kur Emeklileri Derneği Genel Başkanlığı, emeklilerin oy gücünü politikacılara hatırlatarak, uğradıkları haksızlıkların ortadan kaldırılmasını istedi. Seçime az bir süre kala, politikacıların kendi problemleri ile ilgili net bir tavır göstermelerini beklediklerini, emeklilerin oylarının da ona göre dağılacağını belirten dernek; düzeltilmesi istenen hususları da açıklıyor: "Emekli dul ve yetim sayısı 7 milyon 850 bindir. 2006 yılı itibariyle, bu insanların yüzde 80'i açlık sınırının altındaki maaşlarıyla hayat mücadelesi vermektedirler.

Düşünce özgürlüğü ile ilgili tartışmalar uzun yıllardır devam ediyor. Anayasalar değişti, iktidarlar değişti, kanunlar değişti; bu tartışma bitmedi.

Gençlerin sigara, içki ve uyuşturucuya başlama yaşlarının hayli düştüğü söyleniyor. Özellikle uyuşturucu alışkanlığının korkunç boyutlara geldiği belirtiliyor.

Çocuklarımızı, geleceğimizi teslim ettiğimiz öğretmenlerin itibarı, prestiji çok önemli. Öğrenciden, veliden, toplumdan saygı gören, onların gözünde itibarı olan bir öğretmen faydalı olur. Aksi halde bir şey beklenemez. Öğretmenlerimize bu saygınlığı kazandıracak ortam ve şartlar sağlanıyor mu? Bu itibarı olmayan öğretmenlerin öğrenciler ve halk nazarındaki durumları; bunun sonucunda da oluşacak olumsuz şartlar yeterince düşünülüyor mu?

Ara tatil bitti, okullar açıldı. Milyonlarca öğrenci, iki hafta ara verdikleri yarışa yeniden döndü. Haziran'a kadar, nefes almadan koşturmak zorundalar. Ders sınavları, OKS, ÖSS... Bunlara hazırlanmak için varlığını ortaya koyan çocuklar...

Başta Sayın Başbakan olmak üzere, bütün yetkililer İstanbul trafiğine odaklanmış durumda. İstanbul için vize uygulaması ve araç sayısının azaltılması bile ifade edilmekte. Yeni raylı sistemler, kavşaklar, yer altı geçitleri gibi ilave tedbirler için de harıl harıl çalışılmakta. Ama bütün bu tedbirler, bu kadar göç alan bir şehir için ne kadar çözüm olabilir ki?

Bütün yetkililer, Dink cinayetine takıldı kaldı. Cinayetle ilgili her gün yeni iddialar, yeni suçlamalar çıkıyor. Hedef saptırmak isteyenler de, var güçleriyle şaşırtma oyunlarını sürdürüyor. Bu cinayeti bir an önce çözün, ama yapılmakta olan başka kötülükleri de görün...

Vatanı kurtarma bahanesiyle hukuk dışı yollara sapan, suç işleyen, insan hayatına kasteden kişi ve çetelerin çoğalması, herkesi derin derin düşündürüyor. Bütün ilgilier ve yetkililer bu korkunç gidişin sebeplerini bulmak için kafa yoruyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sistemimizin ıslah edilmesi, çağımızın ihtiyaçlarına daha çok cevap verebilmesi için çeşitli gayretler gösteriyor.

Şehirlerimiz günden güne daha çok güvensiz oluyor. Büyük şehirlerimizde suçlular kol geziyor. Tinerci, kapkaççı korkusundan bazı sokaklara girilmez oldu. Karanlık basınca alt geçitlerden geçmek, kuytu köşelere uğramak cesaret işi. Gözü dönen çeteler soygun yapıyor, fidye almak için vatandaşları kaçırıyor.

Ticaret yapan, ya da hizmet üreten herkes vergi mükellefidir ve vergi vermek zorundadır. Verdiğimiz vergiler de bizlere hizmet olarak geri dönmektedir. Vergi vermek ise kolay bir iş değildir. Önce yapabileceğin bir iş seçeceksin, yüklü bir sermaye koyacaksın, işinin inceliklerini iyi bileceksin, işinle ilgili olarak müşteri beklentilerini bilip ona göre davranacak, yatırımını ona göre yapacak, risk alacak, hesabını-kitabını iyi yapacak ve sonra da var gücünle çalışacaksın. Bu arada, vergi mevzuatına aykırı bir fiil de işlemeyeceksin. Aksi takdirde kaçakçılığa kadar varan ağır cezalar ödemek zorunda kalabilirsin. Bütün bu gayretler ne için? Önce zarar etmemek, sonra da para kazanmak için.

Irak'la yapılan ticarette de problemler çıkmaya başladı. Bazı siyasi sebeplerle, sınır kapısı kapanma noktasına geldi. Kimin haklı ya da kimin haksız olduğunu işin uzmanları bilir. Ama yetkililerin, sorumluların görevi bu problemleri ortadan kaldırmak olmalı; sınırı tamamen kapatmak değil.

Ermeni soykırım iddiaları ile ilgili kararların çeşitli ülke parlamentolarında oylanarak kabul edilmesi çoğumuzu tedirgin etmektedir. Bunun sonucunda bazı aşırı tepkiler, hatta Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi ülkemizin menfaatleri ile bağdaşmayan suikastlar bile görülmektedir. Ürküntü veren bu tırmanışın durdurulması gerekmektedir.