Fuat Bol

Geçen asrın başlarında devletimizin yönetimini ele geçiren İttihat ve Terakki yöneticileri, gaflet ve basiretsizliğin emsalsiz örneğini göstererek, Birinci Cihan Savaşı'na girdiler. Hem de İngiltere'yi karşısına alıp, Almanya safında bulunarak..

AK Parti iktidarları ile birlikte Türkiye'miz, dünyada artık yeri belirlenen değil; bölgesindeki ülkelere yer belirleyen ülke konumuna erişmiştir. AK Parti iktidarlarından önce etrafımızdaki bütün ülkelerle neredeyse kanlı bıçaklı idik. Suriye gibi küçücük bir ülke bile, Türkiye'ye karşı kafa tutabiliyor; bu cümleden olarak, bölücü terör örgütüne kucak açıp üzerimize salmaktan çekinmiyordu.

Muhalefet, çok partili demokratik hayatın vazgeçilemezidir. İktidarları uyarır ve yol gösterir. İktidarların icraatları paralelinde ortaya konulan, muhalefetin bütün bu uyarı ve yol göstermeleri; milletin zihninde gelecekteki iktidara zemin hazırlar.

Türkiye'miz, tarihinin çok netameli bir sürecinden geçmektedir. Bu süreç, maharetli bir kaptan tarafından iyi yönetilirse; tıpkı küresel krizde olduğu gibi, fırsata dönüştürülebilir. Bunun için de kaptanın yanında akil adamlar (yöneticiler) gereklidir.

Hemen belirtmeliyiz ki, bu bir kardeşlik projesidir. Bu ülkede hiç kimse; insan hak ve hürriyetlerinin kâmil manada olduğunu söyleyemez. Cumhuriyet kurulalı 86 yıl oldu.

Yenilen pehlivan güreşe doymaz derler. Bizim muhalefet partileri de; Başbakan'ın sözünü yanlış anlayarak, hemencecik erken seçim hevesine kapıldılar.

Turgut Özal'ın 1983'te kurup iktidar yaptığı Anavatan Partisi, geçen hafta sonu Doğru Yol Partisi ile birleşerek tarih oldu. 26 senelik hayatı ile Türkiye siyasetinin on senesine mührünü vuran bu hareket kolay unutulmayacaktır. Hele, bu hareketin mimarı olan merhum Turgut Özal, hiç mi hiç unutulmayacaktır.

Cumhuriyeti 'milli irade' diye tanımlamış ve Meclis'imizin duvarına yazmışız ama; uygulamada, millete, milletin değer yargılarına, özlem ve taleplerine sırt çevirdiğimiz gibi; milletin oyu ile iktidara gelen hükümetleri alaşağı etmeyi aynı Cumhuriyeti koruma ve kollamanın gereği bilmişiz!

Üstad Necip Fazıl'a göre insan, ya olmak veya ölmek mevkiindedir. Ona göre olmak üç türlüdür. Birincisi, İslam'ın bütün ölçülerine bağlı ihtirassız ve emelsiz, sessiz ve hareketsiz, fikirsiz ve çilesiz..

Her şeyin başı sevgi dedik; hatta imanın şartı bile.. Nitekim, Allahü tealanın dostlarını dost bilip sevmedikçe ve düşmanlarını da düşman bilip onlara buğz etmedikçe iman etmiş olamayız.

Hz. Ömer (r.a.) buyuruyor ki: "Bizler, Müslüman olmadan önce, öz çocuklarını diri diri toprağa gömen, birbirini boğazlayan, alçak ve sefil topluluklardık; Müslüman olduktan sonradır ki, şeref ve izzet kazandık, haksız yere akıttığımız kanları durdurduğumuz gibi, karşımızdakinin mutluluğu için yaşamaya başladık.

Bugünkü makalede iki hadis-i şerif mealine yer vereceğiz. Bunlardan birincisi: "Kişi sevdiği ile beraberdir" hadis-i şerifidir ki, lütuf kadar kahrı da beraberinde taşımaktadır.

Bütün sistemler, bir şeyin nasılına dikkat ederler; yalnızca İslamiyyettir ki, işin niçinine bakar. Ünlü Fransız düşünür Garaudy, İslamiyyetin "niçin"e verdiği ehemmiyet yüzünden Müslüman olduğunu söyler.

Üstad Necip Fazıl'ın "Ekber Cihad" adlı şiiri:

İslam âlimleri buyuruyor ki: "Olması muhakkak olan şeyi olmuş bilmek lazımdır!" Dünyaya gelip de ölmeyen var mı? Bizler de dünyada olduğumuza göre; bizi de mukadder akıbet elbette beklemektedir.

Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı kerimde: "Sadıklarla (iyilerle) beraber olun" buyuruyor. Bu ilahi emir, gerçekte dinin aslıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat'ında buyuruyor ki:

Akıl, insanoğluna bahşedilen en büyük nimetlerden biridir. Akılla iyi ile kötüyü ayırt edebiliriz. Akıl, ne her şeydir, ne de hiçbir şey. Aklı her şey kabul edenlerle, hiçbir şey kabul edenler hüsrandadır, derin yanılgı içindedir.

Milenyum çağında hâlâ demokratik bir anayasaya sahip olamamışsak; bunun sebepleri üzerinde oturup, derin derin düşünmeliyiz. Bilindiği üzere anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Diğer bir deyişle, devletle o devleti meydana getiren fertler arasındaki uzlaşı metinleridir.

Bir ceketin en alt düğmesi yanlış iliklenirse, yukarıdaki tüm düğmeler de, ister istemez yanlış iliklenmiş olacaktır. Tıpkı bunun gibi; Türkiye'deki siyasi oluşumda sağ ve sol tabirleri âdeta birbirlerinin yerine kullanılagelmişlerdir. Bunu da ilk tespit eden; dünkü yazımda, sermaye-emek ilişkisini vurguladığımız, solun cins beyni İdris Küçükömer'dir.

Solun cins beyinlerinden İdris Küçükömer; "Karl Marx Türkiye'de yaşasaydı, emek-sermaye çelişkisini değil, halk-bürokrasi çelişkisini yazardı" derdi. Bu çelişkinin ne olduğunu, yazımıza başlık yaparak vurgulamak istedik. Evet, "millete rağmen..."