Mehmet Soysal

Di­yor­du ki; sev­dim ama şii­re iha­net et­tim... Me­se­le; sev­gi­ye iha­net et­me­mek­ti. Çün­kü, her şi­ir, bir yü­rek ya­ra­sı­nın öy­kü­sü­dür... Şii­re iha­net eden­le­rin öy­kü­sü de­ğil­dir...

'Kriz tel­lal­la­rı' nın ço­ğu te­le­viz­yon ek­ran­la­rın­da kü­re­sel kri­zi tar­tı­şı­yor. Uz­man­lar ise dü­ne ait bi­li­nen bil­gi­ler­den der­le­dik­le­ri gö­rüş­le­ri­ni an­la­tı­yor­du... En say­gın üni­ver­si­te­le­ri­mi­zin öğ­ren­ci­le­ri ise so­ru so­ru­yor­du. Genç­le­ri din­le­dik­çe;'üni­ver­si­te­le­ri­miz­de çok şey öğ­re­ti­li­yor, edep ha­riç!' di­ye­si ge­li­yor in­sa­nın... Ay­rı­ca, gün­de­lik ve mo­da ana­liz yap­ma­ya her­kes ba­yı­lı­yor­du...

Ga­ze­te­ci ve se­na­rist Ömer Lüt­fü Me­te; "Bu şe­hir gir­dap gü­lüm Gir­dap­ta meh­tap gü­lüm..." der­ken 'kent­le­rin gir­da­bın­da kay­bo­lup da gi­den­le­ri­n' ağı­dı­nı yü­re­ğin­den ge­len sı­zıy­la kâ­ğı­da dö­kü­yor­du...

Dün­ya­yı ya­kın­dan il­gi­len­di­ren ABD Se­çim­le­ri son­ra­sın­da Oba­ma­'nın baş­kan ol­ma­sı iyi ana­liz edil­me­li. Özel­lik­le, Tür­ki­ye­'de ya­şa­yıp da po­li­se, as­ke­re kur­şun sı­ka­rak za­fer el­de ede­cek­le­ri­ne ina­nan­lar...

Ge­çen Cu­ma ak­şa­mı ve­fat eden Al­lah dos­tu rah­met­li Maz­har Am­ca­dan din­ler­dik, Ira­k'­ın ku­ze­yi­ni... Ve Sad­dam Hü­se­yi­n'­i... Bar­za­ni­'yi...

İs­tan­bul'da üç gün sü­ren WEF top­lan­tı­la­rın­da 'Kü­re­sel kriz ve Tür­ki­ye'ye et­ki­le­ri' gün­de­me ge­ti­ril­di... Çö­züm­ler su­nul­du. Fi­kir­ler tar­tı­şıl­dı...

An­tal­ya'da si­ne­ma ko­nu­lu kon­fe­ran­sa ka­tı­lan Türk oyun­cu­lar "Holl­ywo­od'a ne­den gi­de­mi­yo­ruz?" so­ru­su­na; "Ne­den, Holl­ywo­od'a gel­mek is­ti­yor­su­nuz. Ken­di si­ne­ma­nı­zı o se­vi­ye­ye ne­den ge­tir­mi­yor­su­nuz?" so­ru­suy­la ce­vap ve­ren Ke­vin Spa­cey; biz­ler bil­me­di­ği­miz bir yer­de ya­şa­nan bil­me­di­ği­miz öy­kü­le­ri keş­fet­mek is­ti­yo­ruz, di­yor­du...

Bir sa­bah gü­neş; yü­zü gö­zük­me­yen düş­ma­nıy­la sa­va­şan dün­ya­nın düş­tü­ğü ha­le bir kez da­ha şa­hit­lik edi­yor­du... Ha­ya­li pa­ra ta­cir­le­ri­nin ha­yal sa­ta­rak kur­duk­la­rı kâ­ğıt üze­rin­de­ki im­pa­ra­tor­luk­la­rı çö­kü­yor­du...

Irak Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı Ge­ne­ral Ba­ba­kir Zi­ba­ri, Tür­ki­ye'ye me­saj gön­de­ri­yor ama kim ol­du­ğu me­rak edil­mi­yor! Sa­hi, kim bu ge­ne­ral?

Gecenin bir yarısıydı, Palermo'da... Arabalar, gece yola düşen kervan ya da bir ışık nehri gibi kentin caddelerinden geçip gidiyor ve belki de ölüme doğru usulca yol alıyorlardı...

Televizyon haberlerinde; "Özal'ın anıtmezarının elektrikleri kesildi" haberini seyrederken, hafızam, sokak lambalarının yanmadığı günlere geri götürdü...

Beşiktaş'ta teknik direktör istifa ediyor... Başarılıysa neden istifa ediyor? Başarısız ise istifa ederek doğru bir karar veriyor? O halde; ülke neden karışıyor, ikiye, dörde ve kırka dahi bölünebiliyor... Kurumlar hancı, kişiler yolcu kuralına ne oldu? Bazı kişiler hariç, deniliyor...

Fransa tarihinde yazarlara bir hayli malzeme konusu olan General Claude François de Malet diye biri vardır... Florida State Üniversitesi'nde Everett Dague yazdığı Fransa İmparatorluğu'nda Askeriye'nin Evrimi adlı makalesinde bir darbe hikâyesine dikkat çeker.

Sicilya Adası'nın Palermo kentinde, biraz da olsa kafayı dinlendirmek isterken, Türkiye'den gelen acı haberle bir daha yıkıldık...

Yeraltı dünyasına hakim olabilmek için 'organize işler'de oldukça tecrübeli ve meşhur mafya babalarıyla ünlü Sicilya Adası'ndayım... Bugünlerde finans sektöründe yaşanan iflaslarla boğuşan Amerika'nın, bir zamanlar da Sicilya'dan gelen mafya ile başı bir hayli dertte olduğunu söylemeliyim.

Bu bayram olmasa da bir başka bayram sabahı; cami avlusundaki 'serin selviler altında' duran bankın üzerinde üç dakika durup, nefeslenerek, koşturmayı bırakarak rüzgârın uzaklardan getirdiği ve kulağımıza fısıldayarak söylediği 'en güzel türküyü' dinleyelim... Ve şimdiye dek yaptıklarımızı, duruşumuzu, tavırlarımızı, bir daha düşünelim...

Pazartesi akşamı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın davetlisi olarak iftarda buluştuk, ardından ikimiz birlikte Sultanahmet'e gittik... Başkan Topbaş gece ve gündüzünü İstanbul'a ayırmış...

Profesyonel olduklarını her fırsatta insanların yüzüne bir tokat gibi vurmayı zevk edinen kibir budalası CEO'ların gökdelenlerde yönettikleri şirketler ABD'de batıyor... Acaba neden? Ya CEO'ların övündükleri profesyonel personelin durumuna ne demeli?

Çarşamba günü Ankara'da Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un iletişim toplantısındaydık..

Deleuze'nin"dünya sinemaya döndü" deyiminde işaret ettiği çılgınca peşine düşülen imaj düşkünlüğü, gittikçe dünyayı batırıyor...