Mustafa Selçuk

Başbakan Erdoğan, bazı müzakere başlıklarının askıya alınması ihtimalini değerlendirirken, başlıktaki ifadeyi kullanmıştı.

Sonunu baştan söyleyelim: Bu kolaycı yaklaşım artık bitmiştir. Devlet, kamu hizmetleri için istihdam ettiği memurların dışında işveren değildir, olmamalıdır. Yıllar yılı, bir taraftan devletçi ve devleti kutsallaştıran yaklaşım, diğer taraftan ucuz siyasi popülizm yüzünden kamunun kaynakları çarçur edildi.

"Amma da hayalcisin!". Muhayyilesi geniş, motivasyonu yüksek veya heyecanı çok olan herkesin duyduğu bir cümle...

Türkiye gelişmekte olan piyasalarda en yüksek risk primini ödeyen ülke. % 21 faiz ve % 5 beklenen enflasyon, % 15'e yakın reel faiz demek.

Dünya teknolojik ve iktisadi olarak son yirmibeş yılda hayallerin ötesinde gelişti. Maddi refah arttı, iletişim çok kolaylaştı, teknoloji insan hayatını her alanda kolaylaştırdı.

2007 denildiğinde herkesin ağzında aynı söz var: Çifte seçim, yani çifte risk var. Gelişen veya gelişmekte olan hangi ülkede, cumhurbaşkanlığı seçimi bir risk olarak algılanır?

Nüfusu büyüyen bir ülkedeyiz. Aynı zamanda yaşam tarzı değişmekte olan, şehirleşme oranının hızla arttığı bir ülkedeyiz.Üstelik deprem kuşağının üstünde oturuyoruz.

Yaşadığınız şehirden bir an evvel kaçıp gitmek duygusu sarar mı içinizi? Veyahut, ne kadar güzel, özel, cazip bir yer olsa da, yaşadığınız şehrin sizi boğmaya çalıştığını, yaşam alanınızı sürekli olarak daralttığını hisseder misiniz?

Seçim yılına girildiği için, AK Parti hükümetinin kendini seçmene anlatma işine öncelik vereceği aşikar. Başardıklarını ve müspet yönde farklılıklarını ortaya koyacak AK Parti. Türk siyasetinin "seçim yılı eşittir popülist yatırım" şeklinde özetlenebilecek kronik davranış kalıbını değiştirip değiştirmeyeceğini de göreceğimiz yıl olacak 2007.

"Sevenler" demek muhibban... Yani birbirlerine muhabbet besleyen, birbirlerini önceleyen, karşılık hesabına girmeden yekdiğerine ilgi, şefkat ve ihtimam gösterenler demek. "Homo economicus"un her yerde karşımıza dikildiği, saadet tarifinin ev ile, araba ile, kıyafet ile, eğlence tasavvurunun pahalı tatil ile sınırlandığı modern zamanlarda, ruhu, maneviyatı öne çıkaranlardır muhibban.

Yeni başkanın atanmasından sonra bağımsızlığı üzerinde spekülasyon yapılan Merkez Bankası, 2007 bütçesine yönelik eleştirileriyle bir bakıma "bağımsızlığını" teyit etti.

Ülkenin ekonomik gidişatı dört yıldır iyi. Yani yapısal ve mali doğrular yanlışlardan, artılar eksilerden fazla. En önemlisi de, Türkiye'ye uzun vadeli bakış açısı, hiç olmadığı kadar müspet.

Genel teamüle göre bir şirkette yüzde 51'e sahip olan, şirketin hakim ortağıdır. Pratikte de sahibi, patronudur. Bu oranı acaba hayatımıza da uygulayabilir miyiz? Yani hayatımızın yüzde 51'ine biz hükmedebiliyorsak, o hayata "bizim" diyebilir miyiz?

100 yıl önce batı tefekküründe vicdan sorgulanıyordu. Rus klasikleri, Fransız romanları sürekli olarak vicdanı, yani maneviyatı eleştirdiler. Pozitivizm, materyalizm, nihilizm gibi fikir akımları, maneviyatı ve inançları yok saydı. Çağımızda ise sorgulanan artık vicdan değil, akıl.

Türkiye, kevgire dönmüş bütçeler, ek bütçeler dönemini geride bıraktı. Bütçe dışı fonlarla, görev zararlarıyla, neredeyse bir bütçe büyüklüğündeki "kayıtdışı devlet harcamaları"nın olduğu yılların bu ülkeden neleri çalıp götürdüğünü unutmamış olmamız lazım.

Sekiz senedir IMF ile fasılasız biçimde birlikteyiz. IMF ile tam onaltı defa program anlaşması yapıp her defasında su koyverdikten sonra, 2001'de biz anlaşmaya sadık kalmamıza rağmen bu defa da program su koyvermişti.

Aslında birbirini tamamlayan iki nitelik de diyebiliriz. Bugünün dünyasında çokça lafı edilen ama az rastlanan iki nitelik...

Fransa'nın, süfli iç politika hesapları sebebiyle, saçma sapan bir "soykırımı inkar" yasası çıkarmak istemesi, doğal olarak hepimizi rahatsız etti. Reaksiyoner teklifler de havada uçuşmaya başladı.

Ekonomik değerler, insanların refahının bir ifadesi haline dönmedikten sonra, yani ekonominin odağında toplumun refahı olmazsa insan ve ekonomi arasındaki korelasyon azalıyor.

Çalışma Bakanlığı bir araştırma yapmış ve Türkiye'de kayıtdışı ekonominin Milli Gelire oranının % 50'nin üzerinde olduğunu bulmuş.