Mustafa Selçuk

Bu yazı dolarperverleri çok memnun etmeyebilir. Zaten 3 yıldır bu konuda yazdıklarımın "dövizden başka yatırım, kargadan başka kuş tanımayanlara" hiç sempatik görünmediğine eminim.

Şablonlarla düşünmeye, sloganlarla konuşmaya alışan -veya alıştırılan- ülkelerde birçok konuda ezberler teşekkül ediyor.

Türkiye bir uyum sürecinde. Hemen AB uyum süreci olarak anlamayın lütfen. Türkiye modern zamanlara ve onun getirdiği özgürlük, şeffaflık ve tolerans kriterlerine uyum sürecini yaşıyor.

Bunu da nereden çıkardın diyerbilirsiniz. Öyle ya, bir yılda ev fiyatları neredeyse ikiye katlandı, fiyatı bu kadar artmış bir varlık için hala ucuz denilebilir mi? Evet denilebilir. Gerekçeleri dün katıldığım,TÜSİAD'ın düzenlediği gayrimenkul toplantısında tafsilatlı olarak tartışıldı.

Ya da İngiltere'de gümrük komisyoncusu? Fransa'da "Emeklilik işlemleriniz halledilir" şeklinde bir levha gören olmuş mudur? Türkiye'de bunların hepsinin ve hâtta fazlasının olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.

İstanbul'da yaşayanlar bilir. Yolda yürürken iki kişi önünüzde kavgaya tutuşur. Siz daha ne olduğunu anlamadan birkaç kişi de kavgaya müdahil olur ve kendinizi bir anda kargaşanın içinde bulursunuz.

Ben kati surette öyle olduğuna inanıyorum. Bahsettiğim, fareden veya karanlıktan korkmak değil; mevhum düşmanlardan, her daim beklenen tehlikelerden korkmaktan bahsediyorum. Daha derinlerden gelen, yıllarca belletilen ezberlerden kaynaklanan korkular.

Peter Drucker. Yönetimi bir bilim haline getiren, şirketlerin insan boyutunu öne alan ünlü mütefekkir.

Ekonomi esnafı olarak tartışmaya bayıldığımız mevzulardan birisi de Merkez Bankası'nın kararları ve uygulamaları oluyor.

Bir süredir "işler iyiye gitmiyor" korosuna "büyüme düşüyor, bunun sonu hayra alamet değil"ciler de eklenmişti. Sanayi büyümediği için istihdamda da artış olmadığı yorumları yapılıyordu bir yandan. Dün açıklanan üçüncü çeyrek büyüme rakamları ise tahminleri de berhava edercesine yüksek çıktı.

Maliye Bakanlarının konuşmaları genelde sıkıcıdır. Zira bütçe, vergi gibi pek de iç açıcı olmayan mevzularda konuşurlar. Lakin bizim Maliye Bakanı, nev'i şahsına münhasır bir politikacı. Eğlenceli bir üslupla düşündüklerini söyleyip geçiyor.

İktisat, çok karmaşık zannedilse bile, özünde basit ilkelerle hareket eder. Neticede pratik ve pragmatik bir bilim disiplinidir iktisat. O kompleks teoremlerin, matematik formüllerle dolu finansal modellerin hepsi özünde bir şeyi hedefler : Fayda-maliyet analizi. Zira her beşeri ilimde olduğu gibi, iktisatta da mutlak doğru veya yanlış yoktur.

AB ile müzakereler başladı ya, "ilk gerilim ne zaman yaşanır" tahminleri de birbirleriyle yarışıyor. Adaylığı bile yaşlı kıtayı birbirine katan Türkiye'nin, iğneden ipliğe herşeyin tartışıldığı müzakereler esnasında gerilim yaşamaması zaten düşünülemez.

Uluslararası yatırımcıların gündeminde Avrupa Merkez Bankası'nın faiz oranını artırma kararı ve ABD tarım dışı istihdam verileri vardı.

Aylardır mortgage ile yatıp kalkıyoruz. Başını sokacak bir yere sahip olmak, ihtiyaçlar hiyerarşisinde hep önlerde yer almış.

Kurumlar vergisinde biraz da sürpriz olarak- yapılan indirimin en belirgin tesiri ekonominin büyümesini hızlandırmak olacak.

Son günlerde pompalanmaya çalışılan yorum şu: "Türkiye'ye para girişi ve yabancı sermaye ilgisi artarak devam ediyor, ekonomik dengeler düzgün gidiyor ama siyasi istikrarda bozulma var".

Veyahut destabilizasyon. Kısaca, bir ülkenin,toplumun veya ekonomik organizasyonun düzenini, gidişatını, dengelerini bozmak olarak tarif edebiliriz istikrarsızlaştırmayı.

Teorik olarak, dalgalı kurun (floating currency rates) ülkenin cari döviz dengesini kurması beklenir. Yani cari açıkta bir artış olması halinde dövize gelecek taleple kur fiyatı otomatik olarak yukarıya çıkar, böylece ithalat azalır, döviz çıkışı düşer; cari açık da kendiliğinden küçülür. Denge, piyasa mekanizmaları içinde, kura herhangi bir müdahale olmadan kurulur.

Başlık Sabancı Holding Başkanı Güler Sabancı'nın kullandığı bir ifadeden alınmıştır. Sabancı, grup olarak 10-20 yıllık planlar yaptıklarını, stratejilerini buna göre şekillendirdiklerini söylerken, geçmişe atıf da yapıyor.