Naci Arkan

Ve zirvede Beşiktaş'da haftayı kayıpsız geçti... F.Bahçe ve G.Saray'ın birer Ankaralıyı aynı skorla devirmesinden sonra, dün gece de siyah-beyazlılar, son Ankaralıyı tuş etti... Böylece, şampiyonluk şarkıları üç ağızdan söylenmeye devam etti...

İstanbul-Ankara çarpışmasının, aynı haftaya sığdığı 26. haftanın ikinci ayağında, İstanbul'un borusu öttü... G.Saray; ne yaptığı, ne amaçla çıktığı belli olmayan karşılaşmada, futbola ihanet edercesine, kötü oynayıp, hak etmediği 3 puanı aldığına kendisi bile şaştı...

İnsanın unutamadığı anlar vardır... Hele hiç unutamadığı... Doğduğu gün, evlendiği gün ve yüreğini yakan en acı gün... Bunları defterin köşesine değil, beyninin bir köşesine kazır insan... Mutlulukla, acıların kol kola yaşadıkları bir bahçe açar o küçük beyninde... Hatırlamak istediğinde hatırlar ama unutmak istediğinde asla...

Ne kadar büyük olursanız olun, bir çocuğun gönlünü, bir çırpıda alamazsınız... Çocuktur o... Lâfı gediğine koyar...

Oynamaya gönlü olmayan gelinin "Yerim dar" mazereti gibi. dün, Beşiktaş'ın da, ipe sapa gelmez nazlanması, zirvede az daha bir yara daha almasına sebep olacaktı...

Şampiyonlar Ligi'nde, çeyrek final vizesi için Avrupa'nın iki devi geçen hafta karşı karşıya geldi... Bir tarafta, ilk maçı deplasmanda 2-1 kazanmış Liverpool...

Ligin başından beri, en kalitesiz, en rezil, en sıkıntı veren maçta, tek gol çıktı ve bu da Beşiktaş'ı mutlu etmeye yetti...

İşin sonunun nereye gideceği karanlık... Belki, önlenemeyecek bir kin savaşı... Yıllarca sürecek, kan davası... Belki de, futbolun yasa ile ülke genelinde yasağı... İyimser bir sona yaklaştığımızı iddia edemiyoruz... Ne elimiz gidiyor, ne dilimiz...

F.Bahçe'nin uzaktan kıs kıs gülüp keyiflendiği bir gecede, Beşiktaş ve G.Saray'ın, birbirini yemek için, ölesiye mücadelesinde, siyah-beyazlıların borusu öttü...

Düşünce tarzları farklı insanların bile, yeri geldiğinde, kol kola girmesi ve ortak noktada birleşmesi mümkündür... Hâttâ, tamamen zıt kutuplarda dolaşsalar da, bir kavşakta mutlaka karşılaşır bunlar...

Beşiktaş, elindeki sevgilisini, bir başkasına enayice kaptıran bir aşık gibi, dün gece bir maç kaybetti ki, evlere şenlik...

Aziz Yıldırım, dün gece geç vakitler, Haluk Ulusoy ile Kalamış Todori'de, Selâhattin Pınar'ı anma gecesinde, tüm dargınlıkları ve olumsuzlukları bir kenara itti... Geçmişte yaşananların üzerine birer bardak su içti... Yemek yedi...

Konya karşısına, isteksiz çıkarak, büyük darbe alan Beşiktaş, şampiyonluk yolunda adeta bile bile çelme yedi... Ev sahibi takım, öyle mükemmel oynayıp bir maç kazanmadı...

Bazı insanlar, duygularını anlatabilmek için türlü yollar ve yöntemler dener... Direkt söylemek istediklerini, kırk dereden su getirerek, yüzleri kızararak açıklar... Ama bazı insanlar da vardır, en son söyleyeceklerini ilk baştan, adamın alnının ortasına, nişanlayıverir... Bu iki insan tipinin de, kendilerine göre haklı tarafları olabilir...

F.Bahçe'nin Rize deplasmanındaki yenilgisi ile, hem tribünde, hem saha içinde moral bulan Beşiktaş, zirve heyecanını "kaymaklı kadayıf" gibi sofraya sundu...

İnsanın kendisini, su üstüne yazı yazan bir konumda görmesi ne tuhaf... Hani, kendimiz söyler, kendimiz dinleriz bazen... Duyuramadığımız sesimizin, ulaşamadığı noktalarda hani hiç bir şey değişmez ya... Başkalarının "Boşa konuşuyor" diye alaycı tavırlarla burun kıvırdığı durumlara düşeriz ya... İşte bugün de, boş konuşacak, su üstüne yazı yazacak, sözlerimiz, bir kulağımızdan girip, diğerinden çıkacak... Ama olsun, bugün bizim mesleğin sızlanma, karşı duvara vurup yine bizim suratımıza çarpan "aksi sedasının" günü olsun bir kere daha...

Ligin ve kupanın hızlı takımı Beşiktaş, bu defa G.Antep deplasmanında frene bastı... Kaçırdığı gol pozisyonlarının fazlalığına rağmen, Hasagiç'i avlayamayan Kartal, bir puan aldığına değil, aksine iki puan kaybettiğine üzüldü...

Beşiktaş "şamar oğlanına" döndürdüğü Vestel'e, 3 gün ara ile bir "Osmanlı Tokadı" daha patlattı... Kupa maçında, Nobre'nin gazabına uğrayan Ersun Yanal'ın, bir zamanlar yere göğe sığdıramadığımız takımı, İnönü'de bir defa daha "tuş" olurken, tam hayal kırıklığı sergiledi...

Evdeki çocuğuna "Ne saygısız" diyen büyüklerin, çuvaldızı eline alıp, önce bir yerlerine saplaması gerekir... Sen, küçükken, her dediğini yaptığın, şımarık ağlamaları sonucu amacına ulaşan isteklerini anında karşıladığın çocuğuna, büyüdüğünde asla "Şımarık" diyemezsin... Hakkın yok buna...

Karşısında, futbol iştahını kabartan bir ekip bulan Beşiktaş, 3 puanı midesine Nobre sayesinde afiyetle indirerek, hem kendisini, hem taraftarını mutlu etti...