Öcal Uluç

2001 biterken, bir çok gazete ve TV "yılın adamı... yılın sporcusu... yılın siyasetçisi... yılın iş adamı... yılın bürokratı.." gibi anketler yaptı, "birilerini seçti!."

TSYD'nin bu seneki eğitim semineri, doğrusu ya "gala yemeğinde" Adana grubumuzun "inanılmaz şovu ile" öylesine renklendi ki, insan bulmakta zorlanıyor; "onun gerisinde neler vardı?" Yoo... Yöneticilerimiz alınmasın; bu cümle, hem "Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek", hem de yazıya "biraz keyif, biraz şaka katarak başlamak" içindi!.

Aslında hep aynı hataya düşüyorum ve "bu hatayı yapmakta ısrar ediyorum" ama, devam!.. "Spor medyası" rafa kalkalı yıllar oldu; karşımıza "futbol medyası" var!.. Kim bilir belki bir gün, gene "spor medyamız" olacak!..

Durum açık... "İstanbul Spor Medyası'nın daima ve daima İstanbul'un Üç Büyük Takımı'ndan yana tavır koyması ve durup dinlenmeden onların haklarını savunması, öteki takımlara ise hemen hemen dönüp bakmaması", spor yazarlarına ve futbol yorumcularına karşı, özellikle "havası gerginleşen maçlarda" tavır alınmasına sebep oluyor!..

Fenerbahçe, Mustafa Denizli'ye teşekkür etti; "Bu, beklenen bir sondu." Beklenen sondu: Zira, son aylardaki gelişmeler hem Fenerbahçe camiası içindekileri hem de futbol kamuoyundaki yazar ve yorumcuları "Denizli'nin görevine ne zaman son verilecek" beklentisi içine sokmuştu. Hatta, Fenerbahçe yönetim kurulunda bulunan bazı yöneticiler, Fenerbahçe medyasının önde gelenleri, beklentiden de öteye, "Denizli'nin bir an önce gitmesini" istiyorlardı.

Avrupa maçlarını seyrediyoruz. İtalya'nın, İspanya'nın, İngiltere'nin anlı-şanlı hakemleri öyle hatalar yapıyorlar ki, "bizim en acemi hakemlerimiz bile pek yapmaz!.."

Fenerbahçe medyasının "çifte standardı için" bir yazı yazdım. ATV'nin spor müdürü sevgili Faik Çetiner telefon etti; "Ağabey, Bizim Stadyum'da bu konuyu işleyeceğiz, acaba bizim mikrofona konuşur musun?"

Öncelikle bütün okuyucularımın mübarek Ramazan Bayramlarını kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.

Herhalde maç sırasında Beşiktaşlılar bile şaşırarak, birbirlerine "Çift kale idmanlarımız bile bundan daha ciddi oluyor, karşımızda gerçekten bir Süper Lig takımı mı var?" diye sormuşlardır. Defansı "Yol geçen hanı", orta sahası "yok" ve ilerideki adamları "futbol parodilerinde rol almaya aday olduklarını gösterecek kadar komik hareketler yapan" bir takım önünde doğrusu ya "iyi futbol oynamak" pek mümkün olmadığından siyah-beyazlılar İzmir Atatürk Stadı'nda dün gece sadece gol attılar; o kadar!.

Yıllardan beri "sporun da, sporcunun da temiz olması gerektiğini" yazıp geldim!.. "Şampiyonluk... Kupa... Puan..." yarışında, her şeyden önce "fair-play'in olması gerektiğine inandım" ve inandığım bu düşünceyi savunup geldim!..

Fenerbahçe'nin Göztepe maçı için İzmir'e geldiği günlerde Mustafa Denizli ile "sözleşmiştik" buluşacaktık. Ama, "benim hatam" sebebiyle buluşamadık.

"Yönetim Kurulumuz, şampiyonlukların ilkeler üzerinde bina edilmesi gerektiğini düşünüyor. Galatasaray'a yakışmayan hareketlere asla prim vermeyeceğiz. Galatasaray ananelerine yakışmayan kişilerin de bu camiada yeri olmadığını herkese göstereceğiz. Hiçbir futbolcu bu kulübün yüz yıllık ilkelerinden daha üstün olmadığını bilmelidir."

Bazıları, hâlâ "Şenol Güneş, Dünya Kupası Finalleri'nde Türk Milli Takımı'nın yükünü kaldıramaz" demeye ve "teknik kadronun değiştirilmesini", bu olmazsa "teknik kadronun başına karizmatik bir teknik adamın şu veya bu ad adı altında getirilmesini" istemeye devam ediyorlar.

Yazık... Hem de çok yazık!.. Futbolcularına söz geçiremeyen bir hoca ve sahada "bildiklerini okuyan" öğrencileri yüzünden Galatasaray'ın kaybettiği kaçıncı puan bu?

Kulüp yöneticilerinin "sorumsuz" beyanatlarının, Türk futboluna verdiği zararları görmezlikten gelmek mümkün değil !

Bana soruyorlar; "Milli Takım'a gelmeden önce, teknik adamlık denemelerinde başarılı olamamış ve milli takımın başında iken de, çok kolay bir gruptan ekibini çıkaramamış ve baraja kalmış bir Şenol Güneş'i neden savunuyorsun?"

Tüylerim hâlâ diken diken!.. Galatasaray bu kadar mı manevi değerlerinden koptu? Faruk Süren ve yönetimi "bu değerleri tamamen yok etmek için elinden geleni yapmıştı" ama, bizler gene de "geriye bir şeyler kaldığını, kalabildiğini" sanıyorduk!.

Sayın Sadık Söztutan Türkiye Gazetesi Spor Servisi Müdürü Size böyle bir dilekçe yazdığım için üzgünüm. Ama yazmak zorundayım. Bundan böyle beni, Göztepe'nin İzmir'de, 4 büyükler ile yaptığı maçlarda "yorum yazmak üzere" görevlendirmeyiniz.

F.Bahçe, içerde - dışarda galibiyet serisine devam ediyor. Göztepe önünde de dün gece işi Ceyhun ve Hakan'la bitiriverdi. Atatürk Stadı'ndaki karşılaşmada sonucu 2 faktör tayin etti.

Galatasaray'da yıllardan beri "bazı futbolcular", futbolculuklarından öteye "sahada başka meziyetleri ya da olumsuz tutum ve davranışları ile" de arkadaşlarından ayrılırlar!.