Rahim Er

İktidara krizi yönetme mükellefiyeti düşüyor, bu doğru. Fakat diğer taraftan bir de kriz üretme politikası var. Politika her ne kadar siyasetle eş anlamlıysa da biz burada iki farklı fonksiyonda görüyoruz. Siyaset daha bir sorumlu. Politika ise daha bir sorumsuz.

Geçen haftanın en önemli ziyareti AB komisyon başkanıyla genişlemeden sorumlu başkanının Ankara ziyaretleriydi.

AK Parti'yi kapatma dâvâsı bir ilktir. Neyin ilki? İlk defa parti kapatma dâvâsı açılmıyor.

Yeniden soğuk savaş günlerine mi giriyoruz? Hayır, Rusya Federasyonu, AB ve ABD değil.

Yarım asrımız 141, 142 ve 163. Madde tartışmalarıyla geçti. Bu tartışmalar, ömrümüzün üçte ikisini doldurdu. Matbuatta bu 3 maddenin geçmediği gün yoktu. 141 ve 142 komünizme, 163 ise devletin dinî kurallarla yönetimine karşıydı. O maddeler, rejimin sol ve sağ eli gibiydi.

AK Parti'ye kapatma dâvâsından sonra anormallikler başladı. İşte, Akdeniz Üniversitesinde. Solcu ve sağcı olduklarına kanmış öğrenciler, birbirlerine girmişler, kavga-kovalamaca yaşıyorlar. Nasıl olmasın? Vatan kurtaracaklar. Onlar bu âli hizmetle okul arkadaşına saldırırken biri de onlara saldırmakta. Hem de 8-9 el kurşun sıkarak.

Abdüllatif Şener, 22 Temmuz seçimlerinde durup dururken neden aday olmadı? AK Parti'nin önemli isimlerinden biriyken siyaseti bıraktığını açıkladı.

Bir güzel şehir, bir güzel vali... Bir güzel şehir Samsun. Bir güzel vali Hasan Basri Güzeloğlu.

Bir zamanlar güneyimizdeki bir ülkede mezhebçi yüzde 7'lik bir azınlık, devleti ele geçirmiş baskı ve şiddet uygulamaktaydı. Derin devlet, terör estiriyordu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılmasına dair 14 Mart '08'de verdiği iddianame, dün, Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilerek yargılama süreci başlatıldı.

Ey vatandaş!.. Sen artık eşit vatandaş olduğunu, bu memleketin birinci sınıf insanı olduğunu fark etmelisin. Bu ülkeyi taşıyıcı sütun sensin. Vergiyi sen vermektesin. Savaşta sen ölmektesin. Devletin bekası, milletin dirliği adına akla gelebilecek her fedakârlığa sen katlanmaktasın...

Kendini anlatabilmek için üslubunu, muhatabını, zaman ve zemini iyi seçeceksin. Birinde hata etmen, sana pahalıya mal olur...

Biz bu hatayı çok daha evvel işlemiştik. Bu millete bir imparatorluk kazandırmış bir hanedanın çocukları, sürüldükleri ülkelerde âdeta sürünerek tükendiler.

Pazartesi günü Türkiye gündemi, Ergenekon operasyonu, Bush'un siyaset hocası Dick Cheney'nin başkanlarının gelişinde bile görülmeyen abartılı tedbirlerle rahatsızlık veren ziyareti ve nevruz adlı nevzuhur şamatanın yaşanan isyan provalarıyla doluydu.

AK Parti'de dört arkadaş olarak yola çıkmışlardı. O günlerde "eşitlerin yönetimi"nden söz ediliyordu. Önce ikinci, sonra birinci başbakan, üçüncü meclis başkanı, dördüncü başbakan yardımcısı oldu.

İlhan Selçuk için yazan, konuşan ve sokaklarda bağıranlar ilerlemiş yaşıyla evinden sabaha karşı alınıp götürülmesi dışında hiçbir şey diyemiyorlar. Yaşı ilerlemiş, doğru. Fakat 83 yaşın vermesi gereken itidal ve birleştirici tavırdan uzak olduğu da doğru. Nezarete alındığı sabah çıkan yazısında okuyucularını hesaplaşmaya çağırıyordu. Kiminle? Bu ülkenin kahir ekseriyetiyle.

Şöyle bir itiraz yükseliyor, "neden çifte standart? Şemdinli dâvâsına bakan savcı gibi bu savcı da aynı şekilde cezalandırılsın!..

Tarihî yapımızda devleti temsil eden padişahtan başka şu unsurlar mevcuttu. İlmiye, seyfiye, adliye.

Aziz şehitlerimiz, gencecik yaşlarda hayatlarını niye verdiler? Şu gün toprak altında biz torunlarından acaba razılar mı? Bugünkü perişanlığımızı görselerdi yine ölürler miydi? Her gün biraz daha dejenere olan yaşayışımızla onlara kabirlerinde azap çektirmiyor muyuz?

Günümüzde emsali olmadığı gibi dünya tarihinde de olduğunu sanmıyoruz. Mahkeme yoluyla Cumhurbaşkanı iskat edilmek/düşürülmek istenmekte, iktidar devrilmeye çalışılmakta.