Şekip Hazar

Revivo'nun yokluğunda Andersson - Serhat ikilisinin arkasına Yusuf'u monte eden Lorant'ın tercihi aslında doğruydu. Yusuf gerçekten topu ayağında çok iyi saklayabilen, yarım metrekarede rakibine öldürücü çalımlar atabilen müthiş yetenekli bir futbolcu.

F.Bahçe Werner Lorant'la çıktığı ikinci sınavında galip geldi gelmesine ama futbol olarak ortaya yine birşey koyamadı.

Devre bitiminde başkan Aziz Yıldırım "Antrenman sistemi çağdışı. Ayrıca F.Bahçe'yi dünya kulübü yapacak kapasitede değil" suçlamasında bulunduğu Mustafa Denizli'yi kovmuş, yerine Alman Werner Lorant'ı getirmişti...

Başkan Aziz Yıldırım bu kulübe mükemmel tesisler kazandırdı... Dereağzı, Samandıra yemyeşil çimlerle, rengârenk çiçeklerle bezendi... Amatör şubeler yepyeni çalışma ortamlarına kavuştu...

Bakın ne demişiz "Balık baştan kokuyor" başlıklı bir yazımızda bu sütunlarda... Hem de 23 Ekim 2000 tarihinde... Yani tam 14 ay önce...

Eğer tipin insanların hoşuna gitmiyorsa, hele azıcık da aksanın bozuksa bu ülkede ağzınla kuş tutsan yaranamazsın... Hüseyin Kalpar'dan bahsediyorum...

Maçtan önce yakın çevreme F.Bahçe'nin Göztepe'ye puan vermesinin çok büyük bir sürpriz olacağını söylemiştim...

Şampiyonlar Ligi'nde taraftarlarına büyük acılar yaşatan F.Bahçe, Süper Lig'e ağırlığını koydu. Dün gece tam yedi sezondur sahasından boynu bükük ayrıldığı G.Antepspor'u, üstelik Revivo, Rapaiç, Ogün ve Johnson gibi temel taşlarından yoksun olmasına rağmen devirmeyi başardı.

Son maç, hiç umut kalmamış, elde var sıfır puan. Barcelona'dan alınacak kötü bir sonuç, F.Bahçe'nin tarihine belki de kara bir leke olarak geçecek. İşin içinde G.Saray'ın ikinci kez bir üst tura geçerek büyük sükse yaptığı Şampiyonlar Ligi'nin gelmiş geçmiş en kötü takımı olmak da var. İşte dün gece F.Bahçeli futbolcular bu duyguların ağırlığında çıktılar dünyanın sayılı devleri arasında gösterilen Barcelona karşısına.

F.Bahçe bana göre dünkü maçı saman alevi gibi parladığı ilk 10 dakikadaki etkili futboluyla kazandı.

Bakıyorum da, kadroda Ümit Özat ve Ogün yok. Yanlış anlamayın. Maçın 18 kişilik kadrosunda yok. Sürekli 11'de görmeye alıştığımız Lazetic ve Rapaiç ise yedek kulübesinde. Bu ne demek? Mustafa Denizli, futbolcularından son derece şikayetçi ki; böyle bir bir revizyona gitmiş. Yani eleştiriler, hocayı etkilemiş.

İki takımın da farklı hesapları vardı dün gece. Şampiyonlar Ligi'ne ard arda aldığı yenilgilerle havlu atan F.Bahçe, hiç olmazsa Lyon'u yenip UEFA Kupası'na katılma şansı yakalayabilir miyim sevdasıyla gitmişti Fransa'ya. Lyon ise deplasmanda yendiği F.Bahçe karşısında bir galibiyet daha alarak gruptan çıkma hesaplarını son iki maça taşımayı planlıyordu.

F.Bahçe'nin üzerine yine tehlikeli ve sinsi bir şekilde yerleşmeye başladı o meş'um fobi. "O da ne?" diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Ne olacak sevgili okuyucularım? Geçtiğimiz sezonlarda F.Bahçe'de "benim" diyen futbolculara hata üstüne hata yaptıran, "Acaba yanlış pas verir miyim? Verirsem tepki alır mıyım?" korkusu...

Alabileceğimiz bir maçı onursuz bir hakem triosu yüzünden kaybettik... İşte hepiniz gördünüz. Revivo'nun muhteşem golünden sonra Leverkusen'li futbolcuların hepsi birer artist kesildi. Başta Kirsten ve Ramelow olmak üzere büyük çoğunluğu en küçük bir dokunmada kendisini yerden yere attı. Lüksemburg'lu kara vicdanlı Hamer de bunu bir güzel yuttu...

Son günlerde Mustafa Denizli'nin çıkışlarından rahatsız olan bazı ağabeylerimiz, duyduğumda sinir olduğum iki kelimeyi sıkça kullanmaya başladı: "Burası F.Bahçe..." Demeye getiriyorlar ki; "Ayağını denk al, yoksa..."

F.Bahçe Kadıköy'de şöyle rakibini eze eze oynamadığı bilmem kaçıncı maçını da kazandı. Kötü oyun, futbolcuların güvensizliği, tribünlerin hoşnutsuzluğu kısaca değişen birşey yok... Bu yüzden Mustafa hocanın sağ elinin iki parmağıyla tersten burnunun altını kaşıması da devam ediyor...

Çok önemliydi dün geceki Lyon maçı. Barcelona'ya Kadıköy'de verilen üç puandan sonra F.Bahçe'nin bu maçı kazanmasından başka alternatifi kalmamıştı...

Mustafa Denizli ilklerin adamı... G.Saray'a tarihinde ilk defa Şampiyon Kulüpler'de yarı final oynattı. Milli Takım'a Avrupa Şampiyonası'nda tarihinde ilk defa çeyrek final oynattı...

Hani bu takım hazır değildi?.. Hani F.Bahçe, Glasgow'a turist olarak giderdi?.. Hani Mustafa Denizli F.Bahçe'yi gizleme numarasına yatmıştı?.. Hani hazırlık maçlarındaki görüntüye aldanıp da "Şampiyonlar Ligi mi? Pöh! Avrupa Fener'in neyine?" diyenler?..

Övünmek gibi olmasın ailece sıkı Fenerli'yizdir. Ama maçlarda F.Bahçe gol atınca şöyle ağız tadıyla havalara sıçrayıp da "gooool" diye bağıramıyoruz.