Ümit Aktan

'G.Saray’ın savunması mevsim sebzelerinden yapılmış çorba kıvamında olunca, Trabzon güle oynaya kazandı… '

Taraftar yani tribün ahalisinin çok büyük bir kısmı sahaya bakmaz, tabelaya bakar. Onun işi skorboardla ve bir hafta boyuncu baş başa kalacağı puan cetveliyledir. Yaşamının bir bölümünü onu kullanarak kendisine sataşan rakip takımı tutan arkadaşıyla geçecektir...

'Bir kez daha maç biterken gol bulan Galatasaray geri dönüş macerasına yeni bir maç eklemiş oldu.'

Hakemlerin son ‘tutum ve davranışları’ bir başka ‘ahval ve şerait’ içinde bulunduklarını açıktan göstermeye başladıklarını kanıtlar biçimde zuhur buluyor. Burada verebildiklerini orada veremeyen hakemlerimizden de gına geldi artık...

'Beşiktaş, golü ne yapıp edip buluyor. Kanattan geliyor, olmadı göbekten deliyor, o da olmadı uzaktan vuruyor… '

Futbolumuzun ortalama kalitesinin biraz üstüne çıkan, birbirini bozmaktan çok rakibinden daha iyi oynamaya çalışan iki takımın ‘edepli’ maçında Beşiktaş adeta ligi ‘şavulladı’ gitti. Ben; zaman zaman satranç kıvamındaki oyundan tatmin oldum...

Beşiktaş savunuyor, ‘olursa’ kabilinden gidiyor, G.Saray ise geliyor ama ısıramıyordu. Bir ‘şans’ golü tabelayı değiştirdi…

Ligi bir yana bıraktım tüm pörsümüşlüğüyle ve Avrupa maceramıza takılıp kaldım. Görünen o ki, iki veya üç takımla biz nisanı bulabileceğiz. Sonrası yarı final ve mayısta Avrupa’da oynuyor olmak. Hayal mi; değil...

'Rizespor ikinci yarıda hep arayan taraftı... Özgür’ün hakkını teslim edelim; öldürücü bir vuruştu...'

Kimse memnun değil, kimse tabeladaki yerinden hoşnut değil. Her takımın bir derdi ve uygulandığını düşündüğü bir senaryosu var. Herkes kendi üzerinde oyunlar oynandığını düşünüyor. İşin tuhafı; ben de öyle düşünmeye başladım..

Bir ara Muslera’nın yüzünü yakından gördüm, ‘Benim burada ne işim var?’ der gibiydi

2010-2011 sezonunun Süper Kupa finalini hâlâ oynayamamış iki takımın maçında adalet bekleyenler hayal görüyor. ASPOR TV yöneticileri bizleri ekran başına getiriyorsunuz Türkiye Ziraat Kupası maçları diye, ayıp sizin yaptığınız; meğerse SÜT KUPASI maçları imiş!

'İkinci yarıda Galatasaray’ın maç çevirmesi bir yana, beşlik olmamaya çalışması gerçeği vardı ortada…'

Bir Mehmet Ekici dolandı dilimize ve koca ara transfer dönemini helak ettik. Bana göre herkes haksız. Her tarafı yanlışlarla dolu bir harekât yürütüldü ve sonunda kimse kazançlı çıkamadı. Bu kadar yanlışın bir doğruya ulaşması mümkün değildi zaten...

"Karabük deplasmanından sonra neler olduğunu bu maçı seyredince anlamamız mümkün değil. Herhalde Florya’yı bir peri ziyaret etmiş…"

Alkış sesi büyüler insanı. Bir maçı aldığınızda, bir gol attığınızda önünüze dökülen alkış sesi sizi kendinizden geçirir, gözünüze perde iner ve gerçekleri artık göremez olursunuz. Gerisi kendini kandırmaktır…

"G.Saray’ın ‘beyana dayalı golü’ üzerine olan şüphelerini bir anda çaldığı penaltı düdüğü ve yorumuyla dağıtıverdi Çakır..."

Bir maç biter ve kaybedenler hakem ve sistemin karşısında, kazananlar da yanında yer alırlar hemen. Oysa sahada emek verenlerle tribünleri ve ekran başındakileri kandıranlarla yüzleşmeyi hiç tercih etmezler. Sorun da çözüm de burada..

'Bu çocuk 5 yılda bir atıyor ama tam atıyor. Dün de çok çalıştı, çok koştu ve kahraman oldu'

Tekrar ligin içine dalmadan benim de kendime göre bir sezonun ilk dilimi hakkında fikirlerim ve sayısal bazı dökümlerim var. İzninizle onları paylaşmak istiyorum. Tam ortası aslında haftaya bitmiş olacak ama olsun...