Ümit Aktan

Bir anda ve hızlı bir geçişle ligin içinde buluverdik kendimizi ve ortada ne Başkan Yıldırım Demirören’in 1 saat konuşup hiçbir şey söylemediği canlı yayın, ne de Arda-Terim meselesi kaldı. Tuttuğumuz takımın peşine takılmak gibi bir morfini anında bastılar hepimize…

Son günlerin tartışmasına bir Kızılderili öyküsü ile yorum getiriyorum. İnsanoğlunun anlayabileceği kadarıyla sınırlıdır sizin anlatabilecekleriniz. Onlar neyi görmek, neyi duymak isterse onu görür ve duyarlar...

Maç öncesi bir barda toplanıp maç taktiğini belirlediler ve tribünlerde davullar ‘Tumpf... Tumpf’ yaparken tribünlerde de ‘Hugh... Hugh...’ çektiler… Ya biz?

Arda meselesi; ligin de ve milli maceranın da önüne geçmiş durumda. Bir taraf ‘teknik değerlendirme’ olmadığını söylerken ‘şeref ve özür’ kelimelerini bir arada kullandı. Arda’da meseleyi ‘medya üzerinden’ tartışmaya açarak bana göre büyük bir hata yaptı...

Maçın değerlendirmesini yapmak için, oynanan oyunu ikiye bölmek gerekir ama tam ortadan değil, ilk bir saat ve son yarım saat olarak... İlk bir saat skandal...

Nihayet bir araya gelip münferit birkaç arızalıya rağmen birlikte maç seyredilebileceğini kanıtladılar. Maçın sonucu ve haftanın ortaya çıkardığı puan cetveli ise ‘daha ligin başlamadığının, yakında başlayacağının’ göstergesi sayılmalı...

İlk yarıda Galatasaray’ı, ikinci yarıda Beşiktaş’ı alkışladık. Sonuçta adalet yerini buldu ve puanlar paylaşıldı…

Sezona bir planlaması olmadan giriş yapanların sıkıntılarını, bu organizasyonu ve camia örgütlenmesini sağlıklı yapanların başarısını izliyoruz. Yine de önümüzdeki haftaların daha farklı seyredeceğine inananlardanım…

G.Saray, standartlarının üzerinde iyi bir takım dayanışması ve ilk defa bu kadar hızlı düşünüp hızlı uygulayan bir takım görünümündeydi.

Her fırsatta Paralimpik Olimpiyat oyunlarının ‘yapabilirlik-becerebilirlik-başarabilirlik ve bitirebilirlik’ üzerine kurulu aslan yürekli insanların kazanma azmini izliyorum.. Hayran olduğum taraf ise zerafetleri ve centilmenlikleri..

Kayseri bir test maçıydı. İki maçta alınan 6 puanın ‘sanal’ olup olmadığının test edileceği bir maç…

Hayırlısıyla bir transfer dönemini bitirdik. Bombalar çoktu ama doğal olarak moda kiralıklardı. Hırvat maçının oynanmasından önce bu köşeyi yazmak gibi bir şanssızlığa da tosladım dolayısıyla o maçı ellemeden son tabloyu çizmek istiyorum…

Ligin başlangıcı tablosu beklenenin dışında gelişirken, milli maçlar için verilen aranın bütün takımların yararına olacağında kesin birleşme sağlandı. Ancak yeni problemimiz milli kadronun uğradığı budama...

G.Saray iyi oynamamış olabilir ama doğru oynadığını kabul etmeliyiz..

Fenerbahçe’nin en büyük sorunu; dünlerinden ders almayıp, her yarını yeniden kurgulamaya çalışmasıdır. “Algı-Makyaj-Ambalaj” üçlemesidir kötü başlangıcın nedeni. Bu kadar ‘yeni’, zaman ister, o da F.Bahçe’de yok..

UEFA maçının nasıl bir aldatmaca olduğu görüldü

Bir yerde bir ‘süper maç’ oynanıyor, döner bıçakları, baltalar ve sopaların haddi hesabı yok.. Öte yanda bir yarış yapılıyor kazanamayan kazananın yanına koşup ‘iyi ki rakibim sensin, seninle yarışmışım’ havasında. Fark budur..

Bence 120 dakikayı sezonun bu saatinde bize sunan tüm oyuncuları kutlamamız gerekiyor.

Bir bütünlüğün hüküm sürdüğü ülkemiz çok uzaklardan başarı haberleri bekleyerek gecesini gündüzüne katıyor. Önce nöbet, arkadan olimpiyat kovalamak.. Madalya kazanıp marş çaldırıp kıvançla darbeye karşı direnmeye devam edebilmenin motivasyonu..

5 Ağustos gecesi biraz saat farkı nedeniyle, biraz da meraklısına uykusuz geceler bizi bekliyor. Rio Olimpiyatları başlıyor ve biraz da ülkemizin spordaki konsantrasyon kaybı nedeniyle ‘kendimizi eyleyeceğimiz’ en büyük fırsat önümüze geliyor..