Ümit Aktan

Burnumu çekerek ve bir hayli boynumu bükerek baktığım Avrupa Futbol Şampiyonası sebebiyle dertliyim. İyi futbol oynanıyor ama çoğu teknik adam ellerindeki malzemeye oranla bizden geride ve hiçbir hakem henüz bizimkinden iyi değil. Yöneticilerini ise hiç tanımadığım için yorumum yok!.

Malum meseleden kurtulmaya çalıştıkça kürek mahkumunun prangası gibi bir adım öteye gitmemize izin vermemesinin acısını yaşıyorum. Sizler gibi ben de sıkıldım. Sıkın dişinizi, az kaldı. Bir aya kadar "at mı deve mi" belli olacak; devekuşunun kuşluğu ile develiği arasında bir seçim yapmak durumunda kalacağız.

Tam da "lig bitti, ben artık biraz maç yazayım" diye niyetlendim ki; bir milli maçı bile tamamlamayı beceremeyip, lige yükselme maçını bile karakola taşıdık. Kulağımız UEFA kadısından haber beklerken, gözümüz ülkede futbolun huzurlu ortamlarda oynanmadığına kör bakıyor.

Bizim ayakla oynanan ve bir kontakt sporu olan futbola karşı duyduğumuz aşk, bir karıncanın file âşık olmasından farksızdır. Tuhaf bir sevgiyle bağlıyızdır zamanında "tepük" dediğimiz, şimdilerde "ayak topu" diye andığımız şu illete... Bizi kullanmasına izin veririz de, sanırız ki biz onu kullanıyoruz.

Dünya var olduğundan bu yana bize bahşedilmiş en cazip oyuncak bir top, en çekici oyun ise ayakla dürttüğümüz bu topun iki ceketin arasından geçmesidir. İlk oynandığından bu yana da; ceketin üstünden mi yanından mı geçtiği tartışılmaktadır. Seyreden üç-beş kişi oluştuğundan bu yana da kavga hep çıkmıştır.

Maçın öncesindeki 10 ayı bir kenara bırakıp bunu "kendinden mütevellit" bir maç olarak seyredip analiz yapayım diyorum...

İstatistiklere göre; Fenerbahçe 12 yıldır filan hep üstün. Beraberlikleri var ama hep üstün. Bu yıl Kocaman Terim'i üç maçın ikisinde yenememiş. Son maç travmaları da hep Fenerbahçe'ye mahsus. Gelin çıkın işin içinden...

Orada kim kimin elini sıkacak, burada Terim acaba maç sırasında iletişim kuracak mı; diye geldiğimizi sandık kendimizi zurnanın zırt dediği yere...

Fatih Terim'in ezbere sayılabilen kadrosuna karşılık Şenol Güneş, Alanzinho gibi bir deplasman çabukluğu monte etmiş ve farklılık peşine düşmüştü maçın öncesinde. Bir de Burak faktörü eklenmişti tabii...

Koca koca adamlar biz koca adamlara aylardır masallar anlatıyorlar. Biz de mışıl mışıl uyuyoruz. Federasyon anamız bizi ayağına yatırıp pışpışlıyor ve hayaller kurmamızı istiyor. Benim tek korkum, mahallenin kabadayısı ve ağır abisinin kapı önünde bir nara atıp bizi uyandırması...

Galatasaray'ın baskıyla yeni tanışmış hali ve rahatlığın en tepesine kurulmuş bir Trabzonspor, yeni bir kadınlar matinesinde buluşuyor. Terim ve Güneş hocalar bir önceki kazanan ve kaybeden kadrolarını dizdiler birbirlerinin karşısına...

Son yıllarda bu kadar ezik, bu kadar kimliğini yitirmiş, bu kadar çapsız bir Fenerbahçe izlememiştim. Paramparça oldu 60 dakika anlayış olarak ve 30 dakika bir futbol takımı olarak...

Bizi kandırmaya çalışıyorlar. Tuttuğunuz takıma göre şerbet veriyorlar ve nabzın öyle ve uygun adım atmasını istiyorlar. Orta oyunu oynuyorlar. Sizi kandırıyorlar. Ortalık güllük gülistanlık olsun istiyorlar, ama maalesef yürekleri yetmiyor gerçeklerle yüzleşmeye... Çünkü; onlar "cüzdan mahkumu" maalesef...

Neden oynandığını bir yana bırakalım ve madem iki büyük takım var ortada; biz o zaman maçın içine bakalım...

Şu play-off; ya da adı her ne ise bir tek ana fikir taşıyor. "Hey sen! Önde olan, sana söylüyorum. Arayı bu kadar açamazsın. Farkı ikiye bölüyorum, bir daha oynayın bakalım" dışında bir fikir bulamıyorum bu ucubenin içinde. Açmazları da cabası...

Size geçen hafta tarif ettiğim "adam", bu hafta Trabzon'da sahne aldı. Kırıp dökmek için sahadaydı yine o adam. Her sahada olduğu gibi yine görevinin başındaydı. Adamlığın bittiği her yerde o adam var Türk futbolunda. O nedenle; bu hafta sizlere bu tür çapı sınırlı adamlar yerine bizi bekleyen akıbetin hiç bilinmeyen denklemini yazmaya niyetliyim...

Bir anda Culio olmuş Messi... Germişler hiç alakası olmayan iki takımı, gerilmesi gerekenler huzur içinde en gergin maçlarına çıkarken...

Bugün sizlere bir "adam" tarif edeceğim. Karşımıza bazen bir yönetici, bazen bir spor yazarı, genelde bir tribün canavarı olarak çıkabilen bir "adam." Tabelaya kilitlenip sahaya kör bakanlardan. Sadece orada insanlıktan çıkan, orada insanlıktan çıkmaya hakkı olduğunu zanneden "adam."

Ülkemizin tartışmasız en yüksek kariyerini oluşturmuş iki hocası karşı karşıya. Kendi sahasında oynayan lider ve sezondun en iyi oynayan takımlarından biri olarak tanımlanıyor. Misafir olan ise iki çok çabuk adam ile ligin açık ara gol kralına sahip. Ne beklersiniz?.. Harika bir maç değil mi?..

Arena'da rakı şişesini Volkan'a nişanlayanı ayağından 10 gün, Saracoğlunda malzemeyi Hasan ve Terim'e sallayanı 2 gün ayağından asarak Taksim meydanında teşhir etmeyen namerttir. Görüntüleri abartarak verenler ile görüntüyü kaçıranların vebali ise Allah katında sorulacaktır.