Ümit Aktan

Fenerbahçe yenik durumdaysa ve rakibiyle başa çıkamıyorsa yardım eden hakemler vardı. Peki, ne değişti? Sadece Federasyonun başkanı ile hakemlerin başkanı değişti. Değişmeyeni ise Süleyman Hurma çok zarif bir eleştiri ile sundu. Değişmeyen tek şey, "Kadıköy'de ezilenler." Şimdi bana saldıracaklar ama saldırmaları çıplak gerçeği değiştiremez, sadece hedefi değiştirir. Buna da hazırım ve umurumda da değiller. Temiz lig haa... Güldürmeyin beni...

Galatasaray'ın; böylesine operasyonlarla dolu bir maçının, böylesine puan ihtiyacı olan bir rakibe karşı ve bu denli ağır sahada oynanan bir maça denk gelmesi, talihsizliğiydi.

Dün gece sapına kadar Fenerliydim affedersiniz... Formamla, atkımla, bulunduğum yerin izin verdiği nispette bağıra çağıra Fenerliydim.

Bugün yörelerinin tek eğlencesi olan, başka hiçbir sosyal aktivitesi olmayan kentlerin tek oyuncağı olan, altında birleşebilecekleri başka bir olguları bulunmayan futbol kulüplerinin, tek adama dayanan yapılarına dayadım bu köşenin başyazısını. Erzurum ile başlamıştım, sanki diğerlerinin ne farkı var ki..

Bu maç böyle oynanmazdı. Bu kadar sıkıntılarla başlamazdı. Oyuncuların yerleri bu kadar kurcalanmazdı.

Bu hafta son gezim olan Erzurum izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. Haftayı da, zaten önemli bir Erzurumlu olan Adnan Polat Başkan ile soluduk. Ben Erzurum kentinin nafile çabalar içinde olduğunu görüyorum ve çok üzülüyorum.

G.Saray'ın hava, su, ekmek kadar galibiyete ihtiyacı olduğu bir maçta, seyircisi ve oyuncusuyla "işte eyle" türünden bir maç oynadığına şahit oldum.

Kongre öncesi son maçla, kongre sonrası ilk maçın arasındaki 55 saate iki kupanın yolculuğunu sıkıştırmış G.Saray, raporlu hocasından da kafası karışmış bir halde başladı maça.

Bu hafta gezi notlarıma ara verip G.Saray'ın başkanlık mücadelesine değiniyorum. Erzurum notlarım haftaya. G.Saray konusu ise benim kafamda netleşiyor ve Adnan Polat son Kalamış gecesindeki söylemiyle iyice öne geçiyor. Liseyi tanıyan cümleleri ile bu akşam gerçekleşecek olan orta kuşak yemeğinden bloklar çıkacağını düşünüyorum yeni başkana. Hayırlı olsun.

Biri yukarı biri aşağı oynarken, buralara geldiğinizde iki türlü strateji ile karşılaşırsınız. Biri sezon içi, diğeri ise maç içi. Sezon stratejisini düşünürsek bu maç G.Saray için çok önemli bir kavşaktı ve arkadan gelen maçların eğrileri G.Saray'a gülüyordu.

Benim burası bir "seyahatname" durumu arz etmeye başladı. Ama derler ya, "yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat bize", o misal işte. Sevilla vukuatının 7 dönüm arazide olanlarını yaşadınız. Havalarda uçtuk. Ancak dışarıda olanları nakletmeliyim ki, gittiğime değsin.

Tam beklediğim futbolu buldum. Uzunu da, kısayı da, yerdeni de, havadanı da, mükemmel bir süratte oynayan iki takımın mücadelesi vardı sahada.

Kimse farkında değil ama elimizi çabuk tutmazsak cümle aleme rezil olabiliriz. 2011 Kış Olimpiyatı Türkiye'de!.. Şurada üç yıl var tüm dünyanın gözünü Türkiye'ye, Doğu Anadolu'ya ve tabii ki Erzurum'a çevirmesine. Borçlar ve hacizlerle boğuşan bir büyük kentin futbol takımının içler acısı durumunu ve nehir yukarı kürek çeken başkanı Bekir Ilıcalı'yı bugün en iyi yere koyuyorum köşemde...

Puan cetvelinin iyice gaza getirdiği bir seyirci ve onun yaktığı ateşin ne kadar "yakıcı ve yıkıcı" olduğunu test edebileceğimiz bir maçtı. Zaten Ertuğrul Sağlam'ın en önemli planı Volkan ve Hakan Balta dönemeden arkalarına atacağı toplarda, Holosko'yu Servet ile 1'e1 bırakmak üzerine kurulmuştu.

Avrupa'nın kupasında "Bordeaux kıyağı" ile yürümüş ve ilk rastlantıda dağılıvermiş.. Türkiye'nin kupasında Denizlispor-Bursaspor maçının "kıyak sonucu" ile yürüyüp buraya gelmişler. Kadıköy'de patlamışlar ama obüs sandığımız şey, meğer "havai fişek" imiş..

Kaçırmamalı... Ancak yukarıdan ilave edilecek su, çatlağın kaçırdığından biraz fazla olmalı. Sakın "taşar ama" demeyin, sabrı taşıyor G.Saraylının. Yukarıdan su ekleyecek ibriği tutmaya da kimse yanaşmıyor şu aralar. Bu durumda, en zor dönemde vitrindeki mal, yani futbol takımı fena halde "su koyveriyor" diyebiliriz. Ben değil, ilim ve irfan yuvasında öğretilen "fizik ve cebir" öğretim bunu söyletiyor.

G.Saray, tepeden tırnağa yanlışlarını Feldkamp'ın marifetiyle sürdürmeye devam ediyor.

Siz hiç Real Madrid'in kazandığı bir maçın rövanşında bile 4 forvetle oynadığını gördünüz mü? Barcelona hiç deplasmana 4 forveti ileri bırakarak çıkmış mıdır?

LAFA BAKILMAZ... Bakılırsa da gerisi laf-ı güzaf diye bir duvara toslarız. Daha dumanı tüterken Futbol Federasyonu ile ilgili bir eleştiri yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki, Türkiye'de çeşitli kategorilerde 10'a yakın maç ertelendi, Avrupa yolcusu bir takım dönüşü meçhul bir kentte mahsur durumdan Avrupa Kupası'na gidecek ve ortada bir muhatap yok!..

Belki de sadece "hücum" vardı kafasında Feldkamp'ın. Leverkusen'in solunu gözüne kestirdi Galatasaray maçın başında. Burayı yıpratırlarken tüm duran toplarda 11 kişi ile kalesinin önüne duvar ören bir Alman disiplini ile karşı karşıya kalıyoruz ve ancak şut atarak bunu çözebileceğimizi görüyorum.