Ümit Aktan

Kayserispor boşuna elde etmediği kalitesini bir defa daha kanıtladı. Asla şuursuz gelmeden ve haklarını çok iyi örgütlemiş bir takımın çağdaş futbolunu oynadı. Oyunun üç bölgesinde de Kayserispor'un bilinçli planları vardı. Ancak tek yanlışları, defansı ceza alanına bu kadar yaslamalarıydı. Bir başka doğruları da Arda'nın kulvarına çok uyanık davranıp işi Cihan ve Sabri'nin "Yarı sakar" baskı ve ortalarına bırakmalarıydı.

Arda'ya geçmeden önce "Nasıl oldu da böyle oldu?" sorusuna cevap bulalım. Bir kere takıma "kan nakli" yapılmıştı. 35'lik Hakan'ın gittikçe artan inanılmaz temposu ve tabii ki, takıma giren Okan'ın katkısı. Yani iki "kan"...

Bizim ligimiz hiçbir zaman 4 takımlı yarışı kaldıramadı. Kim geride kaldıysa sıkıntılarını haftalara ve oradan da aylara taşıdı ve "iyice geride" kaldı. Yarışı bıraktığını hissettiği anda Beşiktaş'ın tribünleri, F.Bahçe'nin yönetimleri, Trabzonluların keyifleri hemen kaçmıştır. Bu konuda en sağlıklı yapıya sahip olup her halükarda yarışı devam ettirebilen sağlıklı yapısı nedeniyle sadece G.Saray olmuştur. Ama onlar da en "cacık" sezon girişini yapmayı başarmışlardır.

Kusura bakmayın ama Necati bende saplantı halini aldı. Ben onun Memati kadar bile futbolcu olmadığını düşünmeye başladım. 19 Mayıs Stadı'nda ligin açılış maçından önce özürlüler maçı vardı. Bana göre Necati orada bile çok gol kaçırırdı.

Sen sen ol ve asla "atım tepmez, itim korkmaz, ipim kopmaz" deme... Bunların hepsi olabilir ve de çoook olmuştur. Sen sen ol, "Kandilini gündüzden hazırla ki, karanlıktan korktuğunu anlamasınlar." Belaların büyüklüğü "sultana yakınlık ve kötülerle dostluk" kuranındır. Bunu da unutma. Ortak tehlikeler can düşmanlarını bile birleştirebildiği için bir gün ortada kalıverirsin sonra...

Bakın beyler!.. Bu milletin futbolunu elinden aldığınızda, onun elinden emziği alınmış çocuktan farkı kalmaz. Kirletirseniz, çocuğunuzun emziğini pisliğe soktuğunuzu farzedin. Elinizdeki tek şey "çekiç" olduğu için, önünüzdeki her şeyi "çivi" olarak görmekten vazgeçin. Sürekli iktidar olmak isteği nedeniyle, gerçek görevi olan sorunları çözmek işini unutanlar ellerini çeksinler futboldan...

Georges Orwell "birileri ve diğerleri" adlı felsefe bezeli yasak romanını yazarken, Materazzi ve Zidane, Etnik ile Yerleşik, Müslüman ile Hristiyan, Göçmen ile Ev sahibi, Cahil ile Eğitimli, Kral ile Soytarı, Fransız ile İtalyan, Sanatçı ile Zenaatçi, Oynayan ile Oynatmayan gibi kavramlara eşdeğer tutulacağını bir bilseydi; hiç yazar mıydı o şaheserini...

Topun bir eğlence meselesi olduğunu kanıtlamak için onlarca yıldır dünyanın tüm dertlerini ertelettiren gezintimizi bu hafta noktalıyorum. Şov ve mutluluk kaynağı olması gereken futbol olayının içinden kronolojik dersler çıkarmayı çok sevdim ama bu kadar.

Nedendir bilinmez kupaya hala başka bir gözle bakmayı sürdürüyorum. Ben içinden ayıkladığım "daramaların" peşine takılmayı daha çok seviyorum. Futbol oyunu mekanikleştikçe de kendimi kötü hissediyorum. "Nasıl oynarım" tarihe gömülmüş ve "nasıl oynatmam" öne çıkmış. Küstürecekler sonunda milyarlarca futbol çılgınını...

Bu bölgeye yazacaklarımın büyük bir kısmı alıntıdır. Bunu oluşturmak için Eduardo Galeano'nun "Gölgede ve güneşte futbol" adlı kitabından yararlandım. Ertuğrul Önalp ve Mehmet Necati Kutlu'nun nefis bir şekilde Türkçeleştirdiği bu eser yeni eklemeleriyle Can Yayınları'ndan çıktı. Bir futbolseverin mutlak başucu kitabıdır.

Bu başlığı ister "kötü futbolcu iyi futbolcuyu kovar" şeklinde algılayın, ister "kötü maç iyi maçı kovamaz" diye yorumlayın. Demem o ki, beğenmemek üzerine programlı birilerinin Dünya Kupası zahmetini asla anlamaya çalışmadan, emek verenlerin beline beline vurmalarını eleştirmek üzerinedir.

Eşler kızgın, evler darmaduman. Sağım solum top. Şişmeye başladı ortam. Ama ulusların asla bir araya gelmezlerini bir araya gelmiş de top oynar görmek pek de bir hoş oluyor. Ben de geçtim benim "kandili güneşten kutumun başına" ve gömüldüm dünyanın kupasına. 9 Temmuz'a kadar benden başka bir şey beklemeyin.

Kaşgarlı Mahmud'un çok itibar edilmesi gereken bir sözüdür bu. "Kişinin haysiyeti, dilinin altında gizlidir" demiş olan Hazreti Ali de bunun altını çizmiş...

Bu işlere ayırdığımız dönemin en ciddisini oynadık. Rakip, "malını alıp semt pazarına çıkan kabzımal gibi" biliyor ki vitrinde. İyi oynayan ve kendini gösteren "orta karar" bir Türk takımına 3-5 yüzbin dolara transfer yapacak. Üstelik Türkiye'ye yenilmemek, bizim İngiltere'yi yenmemiz gibi bir şey.

Çok karmaşık bir şey değildir şifre. Üç yazarsınız, beş okunmalıdır. "B" dediğinizde, "H" anlaşılır. Bir yerde "Höyt 8" dersiniz, bu ise "Az bekle geliyorum canım"a tekabül eder. Da Vinci'den çok önce çözülmüştü, "Be Başkan"ın şifresi...

25 yaş altında bir Milli Takım'ın, oturmuş ve sağlıklı bir takımla maçı gibi baktım maça. Çağımızın artık geçerli bir yöntemi olan "Doğaçlama futbol", bize üstünlük sağladı.

Eskiden döner kapılara tuhaf bakardık. Şimdi öyle kapılar var ki, yanaşınca açılıyor. Ama o kapılar biraz da salak olduğu için kandırması kolay oluyor. Çıkarmış gibi yapıyorsunuz, kapı açılıveriyor ama çıkmıyorsunuz. Yani kapıyı kandırmış oluyorsunuz.

Gerçek G.Saraylı için spor skordan önemlidir. Gerçek G.Saraylı şampiyon olduğuna sevinmek yerine Tromsö takımına elendiğine üzülendir. G.Saray kürektir, yelkendir, masa tenisidir ve atlettir... G.Saray etikettir... G.Saray etiktir... Tetik başkasında olsa da...

Bu maçın diğer maçla ilişkisini bir yana bırakırsak ve tek bir maç gibi izlersek, daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliriz. İyi takımlarla iyi oynayan G.Saray, futbolu güzelleştirmeye çalışan Kayserispor karşısında oyuna iyi başladı. Arkayı açmaktan çekinmeden, futbol dolu çıkışlar yapan Kayserispor, sarı-kırmızılıların revize edilmiş kadrosuna pozisyonlar verdi.

Kaktüs uzun ve zahmetli yetişen bir bitkidir. Bulur ve ekersiniz, sonra da çiçek açsın diye yıllarca beklersiniz. Seyretmesi çok güzeldir ama yanına yaklaştığınızda suyu verene de dikeni batabilir. Kaktüs ekip bereketin simgesi buğdayı beklemek hayalcilik olur. Zakkum ekip gül beklenmeyeceğine göre, herkesin geçtiği yollara kaktüs ekenler ektiklerinin dikenleriyle mutlaka karşılaşırlar.