Behçet Fakihoğlu

Ben bir senedir Spor Akademisi'ne hazırlanmaktayım. Çok iyi derecelerim oldu. İşimi ciddi ve prensipli yaptım. Bütün antrenmanlara yarım saat önceden gittim. Zaten bunları yapmam gerekiyordu, marifet diye söylemiyorum.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, 10 Ağustos 2001 tarihli gazetemizin bu köşesinde "Bu parayı vermek zorunda mıyım?" başlığı altında yayınlanan okuyucu mektubu ile ilgili olarak bir açıklama gönderdi. Genel Müdür Av. Ferhan Kaptan imzasıyla gönderilen açıklama şöyle: Bağ-Kur sigortalılarının nüfus, adres ve diğer bilgilerinin güncelleştirilmesi bugüne kadar mümkün olamamış, bu konuda gösterilen tüm çabalar sonuçsuz kalmıştır.

Zam yapmaktan başka icraatı olmayan sayın ilgililer, yeter artık! Zam çözüm değildir. Korkmayın, halkın arasına girin. Sizi yemezler, yiyebilecek güçleri kalmadı. Şöyle duraklarda, parklarda, sokaklarda, garlarda, işyerlerinde halkın suratına bir bakın. Gülmeyi, muhabbet etmeyi unutmuş sapsarı bezgin suratlar göreceksiniz. Basını, televizyonu izleyin; hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, üçkağıtçılık, ahlaksızlık ayyuka çıkmış.

Bizler yurtdışında çalışan gurbetçileriz. Çalıştığımız ülkeden, iznimizi geçirmek üzere ülkemize gelmek için birkaç ülke geçiyoruz. Fakat oralarda, ülkemizdeki kadar soyulmuyoruz. İstanbul TEM Otoyolunda, benzin almak için, Selimpaşa (........) petrol istasyonunda, 22 Temmuz'u 23 Temmuz'a bağlayan gece saat 2'de durdum. Zaten gözüm sürekli arabamın benzin göstergesindeydi. Bu petrol istasyonunda başıma gelenlerden dolayı, bir anda herşeyden nefret ettim. Göz göre göre pompa görevlileri tarafından soyuldum.

Ben 1934 Salihli doğumluyum. 3 çocuğum, 4 torunum var. SSK emeklisiyim. Şu anda oğlumla züccaciye işi yapıyoruz. Siftah yapmadan dükkan kapatıyoruz. Devlet, dar gelirli esnaftan vergi istiyor, Bağ-Kur primlerini istiyor; borçlerı 18 aylık taksitlere böldü. Ama iş olmayınca, para kazanılmayınca bu para nasıl ödensin? Vergi dairesinden söylendiğine göre, birkaç taksitten sonra ödeyebilenler azalıyor.

Büyük depremin üzerinden iki yıl geçti. Ama ne yazık ki yaraların sarılmadığı, acıların dindirilmediği ortada. Hâlâ depremzedelerin çoğu evsiz ve işsiz...

Ben 28 yaşında, askerliğini yapmış, 2 çocuğu olan bir lise mezunu olup da şu anda bir kamu kuruluşunda temizlik şirketinde yeni düzenleme ile 122 milyon maaş alan bir "Asgari Ücretli"zedeyim. Ben de diğer lise mezunu arkadaşlar gibi, lise mezununu ilgilendiren bütün sınavlara girdim.

Ben ve benim durumumda olan binlerce insanın çaresizliği, ondan da öte uğradığımız ve hâlâ uğratılmaya çalışıldığımız haksızlıklar silsilesi artık canımıza yetti.

2000 senesinde Fen Ed. Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldum. "Görevin, düşünmek ve düşünmeyi öğretmek" dediler. Öğretmen olmanın hayallerini kurdum. Öğretmen olacaktım ve düşünen insanlar yetiştirecektim. Bütün meselenin düşünmemekte olduğuna inanmıştım ve cehaletin köküne kibrit suyu dökecektim.

Sınıf geçme sisteminde yapılan değişikliklerle sistemde yeni çarpıklıklar oluştu. Birçok aile ne olduğunu bilmedikleri bir sistemin mağduru haline getirildi.

Her sene olduğu gibi, bu sene de doğup büyüdüğüm Gazi Emet ilçemizi ziyaret ettim. Dost ve akrabalar ile birlikte, anne, baba ve yakınlarımızın mezarlarını da ziyaret ettim. Burası, dünyanın en zengin bor madeninin bulunduğu bir ilçedir.

Ben, eğitim sistemimizdeki tutarsızlıklardan şikayetçi bir öğretmenim. Eğer kaliteli bir eğitimi istiyorsak, bunun için önce kaliteli bir eğitim sistemi, sonra kaliteli öğretmen gerekir. Şu an Türkiye'de lise ve dengi okullarda 9. sınıflarda 249 bin öğrenci sınıfta kalmıştır. Buradan Sayın Bakanıma seslenmek istiyorum: Bu çocukların hepsi mi tembel?

İnsanoğlunun yaradılışında vardır, ileriyi düşünmek ve hayal etmek. Bu hayale ve yere ulaşmak veya ulaşmamak önemli değil, hayal ve ilerisi için planlarımız hep devam eder. Toplumumuzda her kesimde yaşanan kriz, ruhen ve maddeten hepimizi sarsmış durumdadır. Ülkemizdeki gençlerimizin işsiz kalması ve kapanan işyerleri, siyasetçimize olan güveni tüketmiştir.

07.06.2001 tarihli gazetemizin bu köşesinde "Sigortalının çilesi ne zaman bitecek" başlığı altında yayınlanan yazıda, okuyucumuz Polat Özdal, Merdivenköy Polikliniği ile ilgili bazı olumsuzluklara yer vermişti. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı Prof. Dr. Gürol Banger imzasıyla gelen yazıda, konunun araştırıldığı belirtilerek şu açıklamalarda bulunulmaktadır ...

25.07.2001 tarihli gazetemizin bu köşesinde "bari siz yanmayın" başlığı altında Ceylan Ceylan'ın mektubu yayınlanmıştı. Sözkonusu mektupta okuyucumuz, Cerrahpaşa Hastanesine kan bağışında bulunduğunu belirtmişti.

Romanya'da tarihi bir caminin diskotek yapıldığına dair haberi görünce hepimiz çok üzülmüştük. Birkaç gün önce aynı cami ile ilgili başka bir haber vardı. Gösterilen tepkiler ve Müslüman cemaatin girişimleri sonucu Köstence valisi olaya el koymuş.

Dikkatinizi çekti mi bilmem. Emeklilerin vergi iade zarfları üzerinde şu bölümler var.

Ben işitme engelli bir gencim. Anadolu Üniversitesini bitirip "Bilgisayar Operatörü" oldum. Artık ayaklarımın üstünde durmak ve aileme yük olmamak istiyorum. Ancak Eskişehir'deki resmi kuruluşlar (DSİ, PTT, hastahaneler, bankalar) bizi işe almıyorlar. Halbuki bildiğim kadarı ile kadrolarında özürlüler için de bir yer var.

Aybaşından itibaren yurtdışına çıkanlardan 50 dolar alınacak. Bu kelimenin tam manası ile bir ilkellik. Zira insanımızı dış dünyadan izole etmek ve duvarların ardına kapamak kimsenin işine yaramayacak.

Ben kendi halinde bir işçi emeklisiyim. Kardeşim 1997 yılında Tarım Kredi Kooperatifinden gübre ve tohum aldı. Ben de kefil oldum.