Bekir Boran

Futbolda bir kural var, yeni teknik direktör geldi mi, o takım ilk maçından başarıyla ayrılır. Kural dün bozulmadı. Ziya Doğan'la Trabzonspor bu geleneği devam ettirdi. Futbol için böylesine elverişli hava zor bulunur. Tribünler dolu zemin halı gibi, sahadaki Beşiktaş ve Trabzonsporlu futbolcular da bu güzelliğe ayak uydurdular.

İster inanın ister inanmayın, kulüplerimizin transfer meseleleri iyice sıkıntı verdi. Kim kimi aldı, kaç yabancı oynatabiliyoruz, aman bizim Brezilyalı'yı vatandaş yapmayı unutmayın, Romanyalı'yı da bir an önce halledersek gel keyfim gel.

Değerli okuyucularım, bugün sizin tarafınızdan, yani okuyucu olarak aynı tribünde oturacağım. Kafayı karıştırabilirim aman dikkat edin. Bu arada benim gibi sayfa sütunlarında kalem tutan "spor yazarlarından" bahsediyorum.

Hüseyin Avni Aker Stadı'nda dört sezondur puan alamayan Denizlispor, şeytanın bacağını kırmak için çalıştı, çabaladı yine eli boş döndü.

Trabzon gol peşinde değil, tur peşinde koştu. Ligin olumsuz atmosferinden kurtulmaya çalışan bordo-mavililer için bu maç, can simidi gibiydi. Hatalar zinciri yönetimden başlamış.

"Ağustos ayı biran evvel çıksın" gitsin diye neredeyse ellerimi açıp yalvaracağım. Tüm dünyayı şaşırttı, ülkeler birbirlerine girdi, gözyaşı ve kan seller gibi aktı. Arkasından tam "ohh" derken kavurucu sıcaklar biraz da ihmal ve dikkatsizliğin tesiri ile ormanlarımızı ateşe verdi. Yanıyoruz dostlar...

Ligler başlamadan önce takımlar tüm hazırlıklarını tamamlar ve seyircilerinin huzuruna çıkarlar. Bizde bu tam tersi oluyor. Lig başladı.

Pazartesi günleri oldu mu yazı konusu bulacağım diye az bile olsa telaşlanır, araştırır, soruşturur ve danışırım. Rahatladığım koltuk, müdürümüz Sadık SÖZTUTAN'ın masasının tam karşısındaki... Ben anlattıkça can kulağı ile dinler ve o da kendi payına bir şeyler çıkartır, bana da ilham gelir...

Bir hafta içinde 2 kez Trabzonspor'u izlemek, bordo-mavili takım hakkında ahkâm kesmek için şimdilik yeterli. Akdeniz'in sıcağında Kıbrıs Adası'nın güçlü temsilcisi Apoel'e son dakikada beraberlik golünü Yattara atmadan 1 dakika önce yazıma nokta koymuş ve "Rövanşta tur atlar" demiştim. Son dakika golü yazıyı perçinleştirdi. Geldik Avni Aker'e... Trabzonspor'un "Yorgun geldik" mazeretini asla kabul etmiyorum. Hiç de yorulmadı, görevini yaptı.

Trabzonspor sakın ola ki; "Hava sıcak, seyircim yok, baskı altında oynadım" diye teselli aramasın. Şartlar aynıydı. İyi transferler yaptı. Yönetim hiçbir şeyi esirgemedi. Ne dedilerse oldu.

Haftalar önce "Gündem" başlığı altında sizlerle dertleştim değerli okuyucularım. Her hafta gelişen olaylar birbirini unutturuyor. Dengesiz, mantıksız gelişmeler insanın sinir sistemini alt üst ederken maddi manevi zararlara da yol açıyor, acı veriyor veya güldürüyor.

Yeşil sahalarda meşin yuvarlağın peşinde koşanlar aldıkları spor terbiyesiyle bugün nerelere geldiler. Onları, bizler oralara getirdik.

Bugün özellikle çocukları ilgilendiren çok önemli bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaz Spor Okulları...

Yaz aylarının insan vücudundaki mahmurluğu ile bu haftaki yazımızı biraz sıcak tutalım ve birkaç konuyu sayfamıza dökelim.

Dünya Kupası bitti, Zidane'nin kafası hâlâ konuşuluyor. "Yeter" diyorum ve birkaç satırla konuya maydanoz oluyorum.

Bu yaz sıcağında, denizi Hamburg'un kuzeyinden, Bremen'in kıyısından gören Almanya, Dünya Kupası ile ülkesine çuvallar dolusu döviz kazandırdı. Mükemmel organizasyonları yaparken turizm anlayışı ile hareket ettiğini kimse göz ardı edemez.

Bir yanda Dünya Kupası diğer yanda transfer borsası ve merakla beklenen (!) Fenerbahçe'de başkanlık yarışı. Diğerleri bitmedi ama Fenerbahçe noktayı koydu.

İlkokul 5. sınıf bizler için en önemli, heyecanlı dönemdi. Bitirme sınavına girerdik. Ve diploma alırdık. Bugün ehliyet alırken "İlkokul Diploması" sorulur ya... İşte o günlerden başlayarak bugünlere doğru yol alalım.

Dünya Kupalarının renkli takımlarından Arjantin, ilk maçtaki görüntüsünden uzak akıllı futboluyla Sırbistan Karadağ'ı evine yolladı. Karşılaşmanın başlamasıyla sahadaki futbol ibresi Arjantin tarafına döndü. Sırbistan Karadağ kupaya gelene kadar mükemmel defans futbolu sergilemişti. Ancak rakip Arjantin olunca işler bu kadar kolay olmadı. Öncelikle Saviola'dan bahsedelim. İlk maçta attığı golden sonra oyundan alınan boyu kısa futbolu büyük bu star, Arjantin'in tur silahı oldu. Sahada her yere bastı. Gol paslarını verdi, peki daha ne yapacaktı bu çocuk?

Geçtiğimiz haftaki yazımda, Dünya Kupası ve nostalji yapayım dedim. Sormayın başıma gelenleri.