İrfan Özfatura Ahmet Sırrı Arvas

Otomobil dünyasının ufkunu açan Ferdinand Porsche'nin not defteri kimsenin aklına gelmeyen yeniliklerle doludur ama bunları hayata geçirecek kadar yaşayamaz...

İyi de sen hem Papalığın sağladığı avantajları kullan, hem de kiliseye inanma... Adama bunun hesabını sorarlar!.. Tapınakçılar bu yüzden içlerine kapanır, sırların arkasına saklanırlar.

Haşhaşilerde "dai, büyük dai ve şeyh" ne ise tapınakçılarda "prior, baş prior ve üstad" o olur. Kaldı ki "Haşhaşiler (nerden icap ettiyse) Tapınak Şövalyelerine ayni ve nakdi yardımda bulunur, onları altına doyururlar...

Düşünebiliyor musunuz, adamlar sallana sallana çocuk ve kadın kurşunlar, göstere göstere yağma ve tecavüz yaparlar. Tam 27 gün süren saldırıda Hama'da 62 tarihî cami yıkılır, İslam büyüklerine ait türbe ve kabirler tahrip edilir.

Her İsmaili fırkası mensubu gelirinin sekizde birini düzenli olarak Ağa Han'ın İsviçre bankalarında bulunan hesabına yatırıyor. Kerim Ağa Han'ın 20 milyona yakın adamı ve 10 milyar doları aşkın serveti olduğu biliniyor...

Katolikler İstanbul'un zenginliği karşısında adeta çıldırır, yerli halka (Ortodokslara) akla gelmedik eziyetler yaparlar. Hırpalamadık adam, sataşmadık kadın bırakmaz, çocuklara bile acımazlar...

Üçüncü Haçlı seferi ile Avrupalılar hiçbir şey elde edemeden dönerler. Ancak Aslan Yürekli Rişar "Ben pişman değilim" der, "Selahaddin Eyyubi'yi tanıdım ya, bu da yeter!"

Rişar pes etmek üzeredir, nitekim eşine dostuna "bana aslan yürekli diyenler, herhalde Selahaddin'i tanımıyorlar" demeye başlar...

Rişar efsane kenti bir tepeden (muhtemelen Zeytin Dağından) görünce hayalle yaşadığını anlar. Akka gibi ufacık bir kale önünde iki yıl oyalanan bu ordu, Kudüs gibi güçlü bir kenti hayatta alamaz. Hele ki Selahaddin gibi bir komutandan...

Haçlılar Almanlardan 100 binlik bir takviye beklerken, 5 bin perişan adamla karşılaşınca yıkılırlar. Son bir gayretle çemberi kırmaya çalışır ama kendileri kırılırlar...

Vezir Şîrkûh, Melik Nureddin'e Mısır'da hüküm süren Fatımi hilafetinin "kâğıttan kule" olduğunu anlatır. Eğer izin verilirse Kahire'ye kolayca girecek, zikredilen hanedanı zorlanmadan yıkacaktır.

John Kellogg bir ara "Seventh-day Adventist" adlı bir tarikata katılır ve bu grubun misyoneri olarak tüm ülkeyi dolaşır, propaganda yapar. Bunlar çay, kahve, baharat, çikolata yemez sigara kullanmazlar. Nefsani arzularını "sadece ot yiyerek" baskı altında tutarlar.

Şimdi Louis çetin bir kavşaktadır, ya işgal güçleri için çalışacak, ya da işi bırakacaktır. İşi bırakmak ha!.. Bu çok zordur işte, zira Louis sadece fabrikası için yaşar. "De Gaulle mü? O da kim? Tanımıyorum" gibi tarihi bir sözle seçimini yapar, işine bakar

İdi Amin Batılılara olan nefreti yüzünden bir tahtırevan yaptırıp, dört İngilize taşıtır, bir İskoç uşak ardı sıra yürüyüp yelpaze sallar. İnadına beyaz ayakkabı giyer, beyaz arabaya biner, beyazları diz çöktürerek bağlılık yemini yapmaya zorlar.

Abdullah bin Mübârek, "misafir ile yenenden sual olunmayacağını" duyduğu günden itibaren lokmasını paylaşır, sofraya konuksuz oturmaz. Onun böyle hesapsız ikrâmda bulunduğunu görenler "malınız azalıyor ama" diye uyarırlar. Cevap enteresandır "Mal azalıyorsa ömür de bitiyor."

Abdullah bin Mübarek, her ne kadar ticaret ile uğraşsa da medresede müderris; câmide vâiz, harpte askerdir. Kalemi de kılıcı gibi müessirdir, cihâda dâir mükemmel eserler yazar.

Fransızlar Maraş cenderesinden kurtulabilmek için ince planlar yaparlar. Maksatlarını maskelemek için şehri son defa top ateşine tutarlar. Atlarının ayaklarına keçeler sarar ve yüklerini bırakıp sıvışırlar...

Taşhan'a sığınan Ermeni militanlar zor anlar yaşar ve beyaz bayrak açarlar. Evliya Efendi akan kanı durdurmak için ortaya çıkar. Tam kapıya yaklaşmıştır ki Ermeniler mermi yağdırır, büyük mücahidi özlediklerine kavuştururlar...

Fransızlar yaklaşınca Setirek isimli Ermeni tüccar şehrin kıvrak davulcusu Abdal Halil'i tutmaya kalkar ancak Halil önüne konulan mangırları Setirek'in yüzüne çarpar. "Kasnağı altınla doldursan olmaz" der, "ben kardeşimin bağrına tokmak vuramam!"

İrene bir dediğini ikiletmeyen Patrik Tarasios vasıtasiyle İznik'te bir konsül toplar ve delegeler "imparatoriçenin istekleri doğrultusunda" el kaldırırlar. Fenerbahçe Konsülü'nde alınan kararları iptal eder, tasvirlere tapınmaya izin çıkarırlar