Kemal Belgin

Yabancı sayısı artısı ile birlikte sekizi buldu. Teknik direktörler bazında son Avrupa şampiyonunun hocasını bile getirdik.

Son UEFA Kupası geçtiğimiz çarşamba akşamı Kadıköy'de, kimileri tarafından "Çeri başı" diye adlandırılan teknik direktör Lucescu'nun ellerinde havalandı. Hangi Lucescu mu? Hani şu Sevgili Hıncal Uluç Ağabeyin sınır dışı edilmesini istediği Lucescu.

Medyada Sinan Engin'in, Manisaspor'dan menajerlik teklifi aldığını okudum, dinledim. Şakadır deyip geçtim. Ama öyle değilmiş. Lig TV'nin pazartesi günkü bir programına konuk olan Sinan Engin, Manisaspor'un başkanı ile görüştüğünü, tesisleri gezdiğini, hani neredeyse anlaşmak üzere olduklarını dile getirdi.

Mircea Lucescu... Hani şu çeribaşı... Hani şu Hıncal Uluç Ağabeyin, TBBM'den yurt dışına atılmasını istediği futbol adamı...

Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Gaziantep yenilgisinden sonra, "Takımı sıcak çarptı. Bu saatte neden oynatıldık. Federasyon ne yapmak istiyor..."

Anlaşılır gibi değil... Bir kulüp, dünya kulübü yapılma hedefinde böyle mi yönetilir? Dünya kulübü olabilmek için, önce yeşil zeminde uluslararası başarı elde etmenin ilk koşul olduğunu ne zaman öğrenecekler?

Fenerbahçe Birleşik Vakfı geçenlerde polis baskınına uğramış. Bu süreçte de black jack ve rulet masalarına rastlanıp el konulmuş. Bunları gerek televizyon ekranlarından, gerekse gazetelerden öğrendim.

Maçları büyük soğukkanlılıkla izleyen, hayati golleri bile sanki hayatında çok yaşamış gibi karşılayan Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz diyor ki; "Bizi şampiyon yapmazlar...

Önce çok üzüldüğümü belirteyim. Öteden beri emniyet-futbol taraftarı ilişkileri hiç düzgün gitmemiştir. Bu, ülkenin bu meseleyi ciddi biçimde ele alamayışından kaynaklanmaktadır. Tabii ki ülkenin sosyal yapısının da tam anlamıyla oturmamış oluşu da bir nedendir.

Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun geçtiğimiz hafta, bir yerdeki konuşmasının içine bence çok ilgi çekici bir cümle düşürdü.

Ligde maç kaybetmek, Avrupa Kupaları'ndan elenmek futbolun içindeki olmazsa olmazlardır.

İki Bülent hocamız var... Biri Sivas'ta, diğeri Galatasaray'da... Şayet Sivas da, Galatasaray gibi her zaman şampiyonluğa oynayacaksa, her iki Bülent'in de oyunu okuma, oyun felsefesi açısından ciddi derslere ihtiyaçları var.

Öteden beri belediyelerin asli görevi bu olmalıdır. Yani, salonda 3 bin metrede 8.46.50'lik derecesi ile Türkiye rekoru kırıp, altın madalya kazanan Bekele'yi bünyeye alıp, desteklemek gibi...

Durup dururken bu soru da nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim. Aklıma bir anı geldi de...

Galatasaray'da Skibbe görevinden alındı. Zaten göreve getirilmesi tuhaftı. Allah'tan bu satırların yazarı, Steaua Bükreş maçında bitime on dakika kala kurtarıcı diye, şimdi ismini bile unuttuğum, bir genci maça aldığında bugünleri görmüştü...

Olacak şey değil! Uruguay'da bir ikinci lig kulübü olan "Club Atletico Rentistas" antetli kağıdı ile bir belge sunuyor.

Medyaspor. com adlı bizim, hakiki, spor sitesinde önceki gün bir haber manşete taşınmıştı.

Başlığı okuyunca, "Acaba hangi maçta Alex en fazla koştu ve yoruldu" diye düşünmeye başlamışsınızdır...

Mustafa Denizli Hoca Beşiktaş'ın başına geldiğinden bu yana, tek bir futbol otoritesi dahi Beşiktaş'ın sistemini, oyun felsefesini, saha yerleşim planını keşfedemedi.

Futbol Federasyonu'nun işgüzarlığı, ya da Noelcilere teslim oluşu nedeniyle, ligin etabında bir adaletsizlik ortaya çıkardı.