Mustafa Selçuk

'Futbol asla sadece futbol değildir' demişti Simon Kuper kitabında... Aziz Yıldırım'ın savunması da, futbol kulüplerinin de sadece futbol kulübü olmadığını anlatıyor. Ne diyor Yıldırım?

Dünyada -ve tabii Türkiye'de- olan biten ne varsa, 'birileri' tarafından planlanan ve yürütülen büyük bir planın parçalarıdır.

Ülkenin son 20 yıldaki en sıkıntılı ve ağır meselesi nedir? diye sorulsa... Gelen cevapların kahir ekseriyeti 'Kürt meselesi' olur.

Türkiye ekonomisi iyi durumda mı, çok iyi durumda mı, iç güveysinden hallice mi? Dikkate alacağınız veri setlerine göre her 3 hükme de varabilirsiniz. Kamu maliyesine bakarsanız durum 'çok iyi'...

Türkiye'de devlet mekanizmasının ne kadar kirli ve karmaşık olduğunu bugün fark etmedik. Darbe günlükleriyle başlayıp Ergenekon'dan Balyoz'a uzanan 5 yıllık süreçte ortaya dökülen belgeler, bilgiler, ilişkilerle ifşa olmuştu bu kirli yapı...

Kadim gazetecilik dönemindeki başyazarlık müessesinin son temsilcilerindendi. Gazete makalesinin sadece yorum değil bilgi de ihtiva edebileceğini gösteren muharrirlerdendi.

Başbakan Erdoğan 'dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz' dedi, patırtı koptu. Patırtı çıkaranlar ne diyorlar? 'Biz tek tip insan istemiyoruz!' Ne güzel!

Vaziyet o ki, şike davası Ergenekon ve Balyoz gibi vesayet rejiminin kalbine dokunan davalardan bile daha zor ve çetrefil...

Paul Auster... Amerikan edebiyatının son dönemde en tanınan roman yazarının New York üçlemesi adlı kitabını okumuştum 1 yıl önce...

Küresel iktisadi karmaşa 'kapitalizm bitiyor mu, piyasa ekonomisinin sonu mu?' tartışmasını başlatmıştı. Tartışma oradan 'devlet kapitalizmi' eksenine oturdu.

Şike iddianamesi bu haltın yendiğine dair ikna edici belge ve bulgular ortaya koyunca; UEFA 'dava sürerken karışmayız ama dava sonucunda mahkumiyet çıkarsa yakarız' mealinde gözdağı verince; Federasyon da zevahiri kurtarma formülü bulmuştu.

Seçimden bu yana 7 ay geçti. Yasama döneminin yüzde 15'i... Gelin görün ki, bu dönemin birinci önceliği dediğimiz yeni anayasa boğucu meseleler arasında bir türlü öne çıkamıyor.

Avrupa debeleniyor. 2008'de mali sistem tıkandı. Yıllarca erteledikleri, halının altına süpürdükleri ne kadar bünyevi(yapısal) mesele varsa, hepsi bir anda üzerlerine boca oldu.

Dün İstanbul'da yaşayan herkesin konuştuğu bir tek konu vardı: Boğaz köprüsü kapanacakmış! İşin aslı şu: 3. köprü yapıldıktan sonra Boğaz köprüsünün 1 yıl süre ile bakıma alınması düşünülüyormuş.

Öyle bir dava sonucu ki, savcısından hükmü veren hakimine kadar hiç kimse ikna olmuş değil... Davanın sonucu 'örgüt yok' diyor ama savcı '2-3 işsiz çocuğun milliyetçi hislerle işlediği bir cinayet olamayacak kadar karmaşık ve iyi planlanmış' diyor.

Bizim apartmanın çocuklarının oyununu izliyorum. Biri yüksekçe bir yerde, diğerlerini karşısına dizmiş; 'hizaya geçin' diye bağırıyor, azarlıyor.

KCK'nın Kürt halkının haklarını değil, ideolojik Kürt statükosunun devamını savunduğu aşikâr... Kürt meselesinin siyaset içinde tartışılması ve çözümü için ana eksen olabilecek BDP ise hiç samimi olmadı.

12 Eylül darbesi hakkında dava açıldı. Cuntanın iki generali müebbet hapisle yargılanacak. Referandum'a hayır diyen '12 Eylül muhaliflerinin' temel argümanı çöktü. Ne diyorlardı?

Dün Yıldıray Oğur Taraf'ta ilginç bir İlker Başbuğ seçkisi yapmıştı. -Bir kısmı hükümete yakın- yazarların, GK Başkanı olduktan sonra Başbuğ'un 'müspet olduğuna dair' yazıları...

Değişim, dönüşüm filan diyoruz ya... Aslında bütün bunlar Türkiye'nin devletiyle toplumuyla, siyasetiyle geç kalan olgunlaşması...