Naci Arkan

Neler vardı dün gece İnönü Stadı'nda, neler... Ezeli rekabetin büyüklüğüne yakışan futbol... Heyecan, mücadele, taktik, goller...

Kadın deyip geçmeyin. Bu dünyada onlara emanet edilen değerler, çok fazladır. Canımızı, malımızı ve namusumuzu teslim ederken, gözümüzü bile kırpmayız değil mi? Çünkü onlar, sevilesi ve inanılası güzelliklerdir.

Ümit Aktan kardeşim dünkü Türkiye'de harika anlatımıyla bir "Orkinos" gerçeğini dile getirdi. Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener (ki; kendisini halen daha o mevkie yakıştıramıyoruz) en bulunması gereken yerde değil, en bulunmaması gereken yerlerde görünüyor hep...

Gol yememeyi "marifet"sayan Beşiktaş "gol kaçırma makinesi" Umutlu Trabzonspor karşısında "tedbiri elden bırakmamak" taktiği ile, bir futbol gecesinde, öyle bir 3 puan yakaladı ki; hem kendi içinde mutluluğu, hem de ligin seyrinde iddiasını sürdürdü...

Hürriyet Gazetesi spor sayfalarındaki değişimi hepiniz biliyorsunuz. Değişim derken, sayfa düzeninden bahsetmiyoruz. O başka bir konu... Bizim bahsettiğimiz değişim "kelle avcılığı" gibi olanı...

İnsanlar, tabii ki hayal ettiği müddetçe yaşar... Uyumadan önce yatakta hayal eder... Boş vakitlerinde, bir bankta hayallere dalar...

Mustafa Denizli'nin tecrübesine ve engin görüşüne saygı duyduğumuz için, dün gece 8 derecede oynan maça koştuk... Çünkü Denizli "Beşiktaş geliyor, Ankaragücü karşısında gümbür gümbür özlenen siyah-beyazlı takımı seyredeceksiniz" dememiş miydi?

Türkiye'de, en zor işlerden bir tanesi, şüphesiz maça gitme dürtüsünün, sizi ayaklandırmasıdır... Çünkü ha bölücü örgütle savaşa gitmişsiniz, ha İnönü, Saracoğlu veya Ali Sami Yen'e maça...

Skor kimseyi aldatmasın... Hele Beşiktaş'ın attığı sapına kadar "Beleş" gol hiç aldatmasın. İşkencenin de çeşitli şekilleri vardır...

Takımının her yenilgisinden sonra rakip takımın küme düşürülmesini isteyecekse ve Başbakan'a gidecekse, Türkiye'nin çekeceği var demektir!"

Karşılaşma öncesi Beşiktaş'ın Kasımpaşa'yı kaç sıfır yeneceği, ya da Kasımpaşa'nın siyah-beyazlı takıma bir sürpriz yapacağını hiç aklımıza getirmedik.

Fatih Terim'li bir dönemin bitmesi, şimdi ortalıkta, bir "teknik direktör pazarının" açılmasına vesile oldu... Kimin kafasında, ne tilkilikler döndüğü bilinmeden, herkes bir isim atıyor ortaya...

Bugüne kadar, ne teknik direktörler, ya takımlardan kovuldular, ya da tünelin ucunu göremedikleri için kendiliklerinden koptular... Ve çoğunluğu hemen "alacak-verecek" hesabının içine daldı...

Öncelikle tüm okuyuculardan peşinen özür dileriz...

İlk yarının son saniyelerinde, Sturm Graz kalesinde üst üste goller kaçıran G.Saray ne yaptı biliyor musunuz? Rakibin hızlı kontratağında orta sahasında aciz, ceza sahasında çaresiz kalınca devreyi 1-0 yenik kapadı... Bu gol sarı-kırmızılı takımın adına, şanına hiç yakışmayan bir leke gibiydi sanki...

Futbol Federasyonu şu son günlerde ön plana çıkmaya başladı... Daha düne kadar "Beceriksiz, sessiz, kariyersiz" gibi yakıştırılan benzetmeler yüzünden, bir anda aslan kesilen Federasyon, Ankaraspor'un küme düşürülmesi, yöneticilerinin ağır cezaya çarptırılması gibi kararlara imza attı... Baktı ki gündeme oturdu "Devam" dedi...

Futbol anlayışımızda gözle görülür büyük devrim yaşıyoruz... O eskiden, kaderine razı seyirci profili, yerini uyanık, verdiği paranın hakkını kuruşuna kadar isteyen, göz boyamacılığı kabullenemeyen ve en önemlisi skora değil, ortaya konan oyuna aldanmayan bir taraftar var artık...

Beşiktaş için, rahat gün yok artık...

Beşiktaş, bu sezon en güçsüz anında yakalandığı, İngiltere'nin en klas takımlarından Manchester United karşısına, G.Saray maçının kadrosunda hafif rötuşlar yapan Mustafa Denizli'nin on biriyle çıktı... Neydi bu değişiklikler?

Bazı gerçekler kılavuz dahi istemez... Çünkü karşıda görünen köy değildir, gerçeğin ta kendisidir... Karşılaşmadan 15 dakika önce, takım kadroları önümüze geldiğinde, bizler maçın sonucunu tahmin ettik bile... Bir Beşiktaşlı taraftara deseniz ki "Eldekilerle bir takım kur" bundan daha kötüsünü asla ilk on bire yazamazdı...