Naci Arkan

AVRUPA Şampiyonası başlarken, futboldan az çok anlayanların şampiyon adaylarından biri olarak gösterdikleri Hollanda, dün gece Ukrayna'nın Kharkiv şehrinde tüm sevenlerini adeta Metalist Stadı'nda toprağa gömdü...

Ligimizin, uzatmalı "Süper Final" adı ile oynanan ikinci bölümünün de ardından herkes tatile koşarken, milli takımımızın Avusturya, Portekiz, Almanya arasında mekik dokuması kolay iş değil... Onlar uzatmaların da uzatmasını oynuyor...

Başarının, her zaman paraya dayalı olduğunun, insanları haklı çıkardığı tek ülke Türkiye'dir... Borçtan korkmayıp, ayağını yorganına göre uzatmayan kulüp yöneticilerinin, yönettiklerini zannettikleri takımların, finişte, ipi göğüslemelerinin altında yatan tek gerçek paradır...

Fotoğrafa bir bakınız önce... Hem de dikkatlice... Bu bir aile fotoğrafı değil...

Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ülkemizin en güçlü kuruluşlarından birisi... Bu derneğin 1.250 üyesi, Türkiye'nin sportif açıdan yön vericisi durumundadır...

Burak Yılmaz... Bu sezonun leblebi gibi gol atan futbolcusu... "Gol Kralımız"

Ohh be dünya varmış! Nihayet "Şike meselesini" hallettik! Ülke olarak rahatladık değil mi? Boşuna 3 Temmuz'dan beri kendimizi helak etmişiz...

Yazık bu Beşiktaş'a.... Yazık bu siyah-beyazlı futbolculara... Yazık bu taraftara...

Daha bir gün önce "Tamam bu iş bitti" diyen F.Bahçe; dün gece daha bu sezon tek derbi kazanamamış Beşiktaş'a siftah yaptırınca, ibre bir anda yine G.Saray'a döndü...

Ülke olarak, eğlencenin yerini, dozunu, zamanını iyi bilen bir milletiz... Düğün derneksiz; ne sünnet töreni yaparız, ne de kız isteme... Her şeyin şatafatlı, her şeyin sazlı, sözlü, çengili olması tek arzumuzdur...

Daha karşılaşmanın henüz başları... Edu'nun asla kasıt kokmayan ayak uzatması ile kaleci Volkan'ın acılar içinde kıvranması, hepimizin içini cızz ettirdi...

Futbolumuz... Dünyada yerini, kendimize göre en üst noktaya taşıdığımız futbolumuz... Takımlarımızı bir Barcelona, bir Real Madrid, bir Manchester United ayarında gördüğümüz futbolumuz...

Tribünlerin müthiş destek görüntüsü ile renk kattığı dün geceki karşılaşmada, futbol adına, yapılacak ne varsa, hepsine şahit olduk...

Gazeteci dediğiniz adam, sır tutar, haber kaynağını hep saklar... Gazetecinin ağzından laf almak zordur...

Büyükler arasında, tek kalmanın cakasıyla kupada bir kaytarıcılığın içine giren F.Bahçe, bunun bedelini Kayserispor önünde tam ödeyecekti ki, imdada uzatmalar ve penaltılar yetişti...

Hocasına soyunma odasında kızıp, ayağından çıkardığı kramponları fırlatan Quaresma bir de açıyor ağzını, yumuyor gözünü:

Hafta içinde yumrukların konuştuğu G.Saray; sezonun en iyi adamı Melo'nun cezalandırılması nedeni ile "Ununu elemiş, eleğini asmış" Manisa karşısında sıkıntılı bir 45 dakikadan sonra ikinci yarıda farkı yakalamasını bildi...

Portekizli futbolcuların "kellesini" istediği Carvalhal'ın apar topar gönderilmesi ile en doğru işi yaptıklarını zannedenler, dün gördüler Hanya'yı, Konya'yı...

İstanbul Çağlayan, eskiden mitinglerin yapıldığı bir meydan değil, mekândı... Şimdi Çağlayan, Avrupa'nın en büyük Adliye Sarayı silueti ile özdeşleşen yer... Çağlayan Adliyesi burada...

Ben sizi, bir dakikalık saygı duruşuna değil, ayağa kalkıp, bir takımı alkışlamaya çağırıyorum... Samsunspor, yoğun bakımda, hayati fonksiyonlarını yitirmiş, tam fişi çekilecek hasta iken, birden canlanan ve ayaklanan hastaya benziyordu dün...