Rahim Er

Pazarlık, tahsille mi, kendini yetiştirmekle mi olur? Her ikisine de bizden ve dünyadan örnekler var. Kemal Tahir ortaokul mezunu, Tarık Buğra Lise. Dostoyevski, nere mezunu? Sezai Karakoç, mülkiyeli olduğu için şair ve mütefekkir değil.

Saddam Hüseyin'in yakalandığı kesin. "Dublörü yakalandı, kendisi başka yerde" gibi iddialar ciddiye alınacak sözler değil. Lakin nerede ve nasıl yakalandığı meçhul. Belli ki önceden kararlaştırılmış bir taktik gereği yakalanma ânı o meşhur muayene sahnesiyle başlıyor.

Saddam Hüseyin, yakalandığında haber, artık meşhur olan o muayene sahnesiyle dünyaya duyuruldu.

AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, mahalli seçim startını İstanbul'da verdi. O halde günün sorusu şudur: "İstanbul'a kim başkan olacak?" Seçimlere daha 4-5 aylık bir zaman varsa da örtülü bir yarış yaşanıyor.

Bundan böyle isteyen tanır isteyen tanımaz, tanıyan hakkı teslim etmiş olur, tanımayan hak yemiş. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 14 Aralık 2003 Günü saat 18.00'den itibaren bütün müesseseleriyle bir dünya devleti olduğunu herkese ispat etmiştir.

Putlaşmış nefsiyle Irak'ın başına musallat olan eski diktatör yakalandı mı, günü geldiği için teşhir mi ediliyor? Uzamış sakallarıyla bir Karl Marx özentisi içinde görünen sosyalist Baasçı Saddam Hüseyin, denildiğine göre önceki gün, Tıkrit yakınlarındaki bir çiftlik evinin mahzeninde derdest edilmiş.

Devlet Bakanı Ali Babacan, ODTÜ'de konuşturulmamış. Babacan, "Türkiye Ekonomisi" konulu panelde açış konuşması yapacakmış, çoğunluğa tahakküm eden bir avuç azınlık, "sermaye temsilcisi istemiyoruz" diyerek türlü engelleme biçimleriyle bakanı konuşturmadıkları gibi dinlemek isteyen arkadaşlarını da dışarı çıkartmışlar.

İnsanlık kadar eski ama çağın dönüp dolaşarak bulduğu en son yeniliklerden biri de "diyalog", konuşmak ve konuşanı dinlemek. Herhalde bu yüzyılda en fazla diyalogsuzluktan çektik. Bunun zararlı neticelerini hususi hayattan umumi hayata kadar müşahede etmek mümkün.

Dün, bir kere daha insan ömrünün bir vak'a kadar dahi uzun olmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Bunu Kıbrıs'a dair bir tartışmayı takip ederken yaşamıştık. Kıbrıs, siyasi olayları ilk idrak günlerimizden beri sürüp gitmekte.

Günün yeri-göğü inleterek "temiz eller" nidasıyla operasyon başlatanları şimdi TBMM soruşturma komisyonundalar.

Telefonla bayram mesajını sevmiyoruz. Bayram sevinci ziyaretle paylaşılırdı. Uzaktakiler tebrik kartı yazarlardı. Onların bir çoğu edebiyat şaheseridir.

9 günlük bir tatilin bilançosuna bakınız. 150 ölü, 350 yaralı.

Bugün, yurdumuzda güçlü bir iktidar var, fakat onun yarı gücünde dahi muhalefet yok. Bu netice, demokrasimiz adına zaaftır.

15 ve 20 Kasım terörünü tahlil ederken bu dalganın devam etme tehlikesine işaret etmiştik. Yanılmayı ne kadar isterdik.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "tertemiz İslam kelimesinin başına terör sıfatını ilave ederek 'İslami terör' demeye kimsenin hak ve salahiyeti yoktur" dedi.

Cumartesi akşamı Ahıska Türkleri'nin iftarına davetliydik. Ev sahipliğini dernek başkanı Mehmet Oğuz'la kendisi de bir Ahıskalı olan Eminönü Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu yapıyordu.

Basını kızdıran cümleleri İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'tan evvel Başbakan Recep Tayip Erdoğan sarf etmişti. Başbakan, onları İstanbul'daki cenaze töreninde de dile getirdi. Celalettin Cerrah'ınki bir bakıma tekrardır. Buna rağmen çok ağır karşılık aldı.

Geçen haftaki Kuledibi ve Şişli patlamalarından sadece 4 gün sonra İstanbul, dün yine suikaste uğradı.

5-20 yıl kadar önceydi, Milas'ın bir köyünde yaşayan bazı zenci vatandaşlarımız Sudan'a göçmüşlerdi.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "vah vah başınız sağolsun" yollu taziye mesajı gönderenlere -mealen- şöyle dedi: