Resul İzmirli

Dikkat ederseniz yazılarımda 'Duygusal Zekâ'dan çok bahsediyorum... Batı iş ve yönetim dünyası yirminci yüzyıla kadar katı ve acımasız bir yönetim tarzını benimsemişti.

Geçen yazıda liderlikten bahsetmiştim. Yönetimde eski katı materyalist tarzın terk edilmesi, insanı fizikî ve ruhî yanıyla bir bütün olarak ele alan, onun duygularına da saygı duyan bir anlayışın benimsenmesi gereğine vurgu yapmıştım.

İş hayatında beynin sol tarafının temsil ettiği söylenen matematik ve mantık zekâsı (IQ) kadar, sağ tarafının temsil ettiği duygusal zekânın (EQ) da önemli olduğu anlaşıldığından beri yönetimde yeni bir kavram öne çıktı: "Liderlik"...

İnsanoğlunun baş etmek zorunda olduğu en önemli problem 'paradigmaların esiri olmaktır.' 'Zihinsel kalıp' olarak tercüme edebileceğimiz bu paradigmaların etkisi azaldıkça kişi, şirket, toplum, devlet daha bir rahatlıyor, verimi, dolayısıyla refah seviyesi artıyor.

Tuzla Piyade Okulundan sonra kurayı Patnos'a çektim ve ömründe doğru dürüst kar görmemiş biri olarak Doğu Anadolu'ya doğru yola çıktım.

"Yönetim işinin en zor yanı nedir?" diye sorsalar, hiç düşünmeden "Söz konusu organizasyon içindeki farklı insanları başarılı bir şekilde vizyona odaklamaktır" diye cevaplarım.

Deprem denilen afeti yakinen yaşayanlar şu anda Van'da olup biteni yüreklerinin derinliklerinde hissetmektedirler eminim. Allah o bölgedeki bütün kardeşlerimize sabırlar versin, vefat edenlere rahmet eylesin.

Patnos'ta on sekiz ay askerlik yaptım. İki kış geçirdim, bir günde Süphan Dağı'nın zirvesine çıktım indim, her hafta en az yirmi kilometre yürüdüm, bir defa da tam teçhizat yüz kilometre gece gündüz süren bir yürüyüş yaptım... Bütün bunlar olup biterken özellikle geceleri dağ başlarında çobanların derinlerden söyledikleri ağıt tarzı sesleri duydum durdum...

Hani insan bir şeyler ifade etmeye çalışırken tıkanır da, o sırada bir şey olur, biri bir şey söyler 'Hah! ben de bunu demek istemiştim!!!' diye coşar ya. İşte ben de böyle oldum iki gündür...

Ziraat Fakültesinde en çok ilgimi çeken derslerden biri de 'Bitki ve Hayvan Islahı' dersleri idi. O zamanlar yani elli yıl evvel, tarımımız acınacak haldeydi. Dönüm başına yüz-yüzyirmi kilo buğday, inek başına günde birkaç kilo süt verimiyle vaziyeti idare ediyorduk.

İnsan denilen varlığı diğer omurgalılardan ayıran birtakım farklar olduğu bilinir ve söylenir. Bendeniz de herkes kadar bu konuda bazı şeyler söyleyebilirim.

İster inanın ister inanmayın, bendenizin birçok buluşu şu anda piyasada harıl harıl satılmakta, ama bana bundan hiçbir pay düşmemektedir. Şahidim hanımım ve çocuklarımdır.

Şirket kültürü ve bunun şirketin başarısına etkileri konusu gündemden düşmüyor. Kültürün yüzlerce bileşeni var. Şirketin liderinin iş yapma tarzından tutun, dünyadaki ekonomik konjonktüre kadar birçok etken bu kültürün oluşmasında rol oynuyor.

Yenilikçi bir şirket kültürü ile katma değeri yüksek mal ve hizmetlere kafa yormak gerektiğinden söz açmıştık geçen yazıda. Birkaç okuyucum "Bütün meselenin özünü 'patron'a bağlamışsın, o izin vermeden hiçbir şey olmaz şirkette anladık da, şu şirket kültürü denilen kavramı biraz açsan da biz de anlasak" dediler.

Sayın Başbakan son günlerde Türkiye'nin ayıbı sayılacak bir konuyu gündeme getiriyor. 'Türkiye otomobilde kendi markasını üretmeli'.

Bugünlerde okulların açılması dolayısıyla memleketin eğitim sistemi masaya yatırılıyor. Tabii bu esinti birkaç gün sonra hissedilmez hale gelir. Eski hamam eski tas herkes işine gücüne bakar. Çünkü eğitim sistemi öyle sağlam kazıklara bağlanmış ki çözebilene aşk olsun.

İnsanların karakterleri değişik olduğu gibi milletlerin de karakterleri farklı oluyor. Bunu gayet tabiî karşılamak insanı rahatlatır. Aksi takdirde yönetim işi daha bir karmaşıklaşıyor.

Doksan beşinci dönem Piyade Yedek Subay olarak en son yirmi dört ay askerlik yapanlardanım. Tuzla Piyade Okulunda kuraları çekince Patnos denilen bir ilçe olduğunu duydum.

Kendisiyle yirmibeş yıllık tanışıklığımız vardı. Ancak vefatından bir yıl öncesinden itibaren çok yakın olmuştuk. İkimiz de vaktimizi daha ziyade evde geçirdiğimiz için O'nunla uzun sohbetlerimiz olurdu. Kendisi Erzurum Dadaşlarından idi. Sülale Bağdat-Mısır ekseninden Mekke'ye uzanıyordu.

İş hayatında birçok soru var şüphesiz. Hatta 5N-1K diye formülü dahi var bu soruların. Ne, niçin, nerede, nasıl, ne zaman, kim?