Resul İzmirli

"Bu seçimlerde en büyük kazancımız nedir?" sorusunun cevabını birçok yazar, konuşur, çizer bütün gayretleriyle yorumlamaya devam ediyorlar...

Toplumlar mum değil ki ona istediğimiz şekli kolayca verelim. İki kişi bir araya geldiği zaman bile nice problemler çıkıyor. Değil ki milyonlarca insanın oluşturduğu toplumlarda problem çıkmasın. Öncelikle problemleri tabiî kabul etmeliyiz. Bunu yapabilirsek inanın çok rahatlarız.

Bizim milletimiz gerçekten bir imparatorluğun vârisi olmanın olgunluğuyla davranıyor. Ne olursa olsun devletiyle küsmüyor. Son iki yüz yıldır başına gelmedik isyan, ihtilal, inkılap, darbe, muhtıra, azarlanma, hor görülme kalmamasına rağmen devletine sahip çıkıyor, defalarca iç savaşı zorlayan durumlarla karşılaşmasına rağmen küsmüyor, isyan etmiyor, demokrasi mücadelesini sürdürüyor.

Bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için o toplumun kendi çabalarıyla geliştirdiği bilim ve teknolojiye sahip olması gerekir... Bu yakışıklı girişten sonra hemen şöyle bir sorgulamaya çalışalım. Biz ne zamana kadar kendi bilim ve teknolojimize sahiptik.

Değişimle baş etmek bir insan olarak çok zor ama bunu bir toplum olarak başarmak çok çok daha zor ve meşakkatli.

Amphora bizim 'desti' ya da 'testi' dediğimiz kap. Uzun asırlar hatta binyıllar boyunca insanoğlunun kullana geldiği bir olmazsa olmaz...

Geriye doğru yaslanın, gözlerinizi kapatın ve düşünmeye başlayın! İçinde bulunduğunuz kâinat veya evren denilen muazzam sistemde sınırsız olmayan ama sayıları da belli olmayan çok sayıda galaksiler, samanyolları var.

Yönetimde en önemli konulardan biri de 'adalet'tir. Adil olmayan hiçbir kurum ve kuruluşun başarılı ve uzun ömürlü olması mümkün değildir. Tarih boyunca bunun birçok örnekleri yaşanmıştır. Yakın tarihte, mesela Osmanlı devletinde yaşanan birçok örnek adalete ne kadar önem verildiğini göstermektedir.

Bizim Mehmet Emin siyasetin ortasında göbeği kesilenlerdendir. Babası, dayıları siyasete soyunup belediye başkanlığı, milletvekilliği, bakanlık yapmış insanlardır.

Birincisi doksanlı yılların başında Kazak Devlet Televizyonu ile bir yayın anlaşması yapmak üzere olmuştu.

Gerek marka gerekse global bir şirket olmakta sağlam ve paylaşılır bir şirket kültürünün lüzumu tartışılmazdır. Peki, bu şirket kültürünü oluşturmakta işe nereden başlanacak, moda tabirle 'yol haritası' ne olacak? Şöyle arz edeyim!

Son günlerde iş dünyasının hatta kamu yönetiminin gündeminde 'marka olmak' konusu ön sıralarda yer alıyor. Marka olmak katma değeri yüksek mal ve hizmetler üretmek ve satmanın en sağlıklı yolu.

"İş dünyasının en önemli problemi nedir?" sorusu size sorulsa ne cevap verirdiniz? İşte bu sorunun cevabını bulmakla yıllar boyu uğraşan biriydi Arman Kırım. Kendisiyle on yedi yıl önce tanışmıştık.

Bir örgütün lideri tayinle gelen 'yönetici'den farklı özelliklere sahip olur, olmalıdır. Yönetici bir şekilde tayin olunduğu 'pozisyon'dan gücünü alan kimsedir. Eğer bu kişi sağlam kişisel özelliklere sahip olan biri değilse pozisyonu çekip aldığınızda bir an boşlukta kalır ve sonra patlamış balon misali pörsür ve yok olur. Etrafındaki insanlar anında dağılır ve o afralı, tafralı, cakalı yönetici yalnızlığa mahkûm olur.

Pasaportlarımızın yenilenmesi gerekiyordu. Yetmişli yıllarda ilk pasaportu alırken yaşadıklarım aklıma gelince bayağı endişelendim. Şimdi kim bilir kaç gün sürecek, kuyruklarla dolu bir macera bizi bekliyordu.

Yetmişli yıllarda Ziraat Fakültesi Ziraat Ekonomisi ve İşletmeciliği Bölümü'nde asistan iken bir arkadaş iki yıllığına Fransa'ya gitmek üzere hazırlanıyordu.

Eğer 2023'te beş yüz milyar dolar ihracat hedefinde ciddi isek kaybedecek dakikamız yok demektir. Çünkü büyük vizyonların büyük sıkıntılar ve çilelerle gerçekleştiğini herkes bilir. Bizde ona 'Her nimet bir külfet karşılığıdır' derler.

Ortalık günlerdir siyasi partilerin adaylarının belirlenmesi haberleriyle çalkalandı durdu. Adaylar belirlendikten sonra bu çalkantı bir müddet daha hissedilir, sonra kervan yoluna devam eder...

Şöyle bir düşünelim! Akşam yorgun argın eve gelmişiz, yemeğimizi yemişiz, çayımızı yudumlamışız, şöyle tam kestirmek üzereyken hanım gelip 'Kalk! Hadi yerine yat!' diye aniden ve de biraz sarsarak seslense ne olur? Ne olacak? Bütün savunma gücümüzü harekete geçirerek gardımızı alır ve bu yukarıdan gelen değişim emrine elimizden gelen bütün manevralarla karşı koymaya çalışırız...

Yönetim konusunda son yılların en önemli konusu 'takım olabilmek'tir. Bu kavram aşırı kullanmadan dolayı biraz gözden düşme temayülü göstermekte ise de önemini asla kaybetmeyecektir.