Ümit Aktan

"İki farklı galibiyete rağmen G.Saray'ın önde savunmayan ve oyunu 60-70 metre aralıkla oynayan bu dizilişini beğenmedim"

Savunma prensiplerini hücum prensiplerinin önüne koyan yeni yapılanma ile geçmişin alışkanlıklarından oluşan coşkulu hücum arasında kalan bir bocalama...

Taraftarın çektiği ipin ucunda sallananlar var ASY Arena'da ama sandalyelerinin tekmelendiğini kabullenemiyorlar. Çünkü yenilenen yönetici kadrosunda daha önce eşekten düşmüş kimse kalmadı...

Her beraberlikte bile rakibini bayıltan bir G.Saray'dan, 10 kişiyi bile hak etmeden yenen bir G.Saray'a ulaştık.

Milli maç olduğunun farkında bile olmayan bir ülkenin ne kadar 'skorbordsever'i varsa, hepsini tek yürek ve ülkenin en popüler takımının peşine takan adamın adıdır Fatih Terim ve saygı duymaya mecburuz...

Mancini'ye zaman vermek lazım ama Galatasaray'ın böyle bir zamanı yok. Ya da Juventus maçının devamını getirerek kısa zamanda ortaya bir şeyler koyabilen Ersun Yanal ve Bilic örneklerinden birine dönüşecek. Ama burası Türkiye!..

Son yarım saatte 'yapmaya' daha fazla çalışan Beşiktaş Eskişehir'de maçı aldı götürdü

Ne Mancini bir şey ekleyebilmiştir bu takıma, ne de Fatih Terim'in olmaması... Ünal Aysal ile Bülent Tulun rahat bir uyku çekememişlerdir...

Kurumsallık diye diye bunu bireyselliğine biat olarak sunan bir yönetim mi kazandı; yoksa bireyselliğin dibi gibi görünmesine rağmen söz konusu Galatasaray ise kurumsallık için kendini feda eden biri mi kaybetti. Ya kaybeden gibi görünen kazandıysa...

Kurumsallığı bireyselliğine hizmet ettirenler kaybetti, bireyselliğin kralını kurumsallık için feda eden kazandı...

Benden söylemesi...Başka Fatih Terim yok...Belki bir daha Fatih Terim de yok diyebilirim... İçinden 'değerler' çıkartmayı hep başarabilen, durup durup dünyanın dikkatini çekecek işler yapabilen Galatasaray camiasınadır sözüm.

Doğru yapılanmanın ve kadro inşa etmenin meyvelerini erken toplamaya başladı Beşiktaş. Derinlik oluştu dar kadrodan...

Yanal'ın "bekleri çıkartıp ön liberoyu savunmanın göbeğine çekmek" modeli çağdaş ama bu iş Selçuk'la olmaz.

Sakatlık, yorgunluk, yabancı sınırlaması, rotasyon, salı gecesine gardını almak derken; sahada ilk defa yan yana gelmiş ve hiçbir provası yapılmamış bir on bir var.

Maçı filan bıraktım bir yana, Terim'in de kararını nasılsa verip tüm söylentilerin önünü keseceğini çok iyi biliyorum ama ben hâl"a daha Buenos Aires'te sunuşumuzu, mezar taşı gibi bakan bir "ihtiyar heyetine" yaptığımızı düşünüyorum ve üzülüyorum...

Bir yanda CAS'tan doğma, Platini'den olma nur topu gibi bir dert... Diğer yanda; belki de mevcut yönetimine rağmen küllerinden doğmaya çalışan bir takım... Ayağa kalkmak üzereyken cezasına tedbir demeyi seçerek kandırmacalara çalım atmaya çalışan bir başka takım...

Maçın başını sonunu bir yana bırakıp 53. dakikadan başlayalım. 2 değişiklik hakkını kullanmış olan Galatasaray, Gökhan'ın sakatlanmasıyla 6 gün boyunca yapmış olduğu bütün planları boşa çıkardı.

Bir kez daha salı maçına toslayıp o maçı görmeden bir çarşamba yazısı yazmak varmış. Bu durumda bana düşen Fatih Terim etrafında dönen 'komplo teorilerinin' etrafında dolaşmak ve Beşiktaş'ın geçen hafta dikkatimi çeken 'takımdaşlık' özelliğinin zirveye kurulmasından söz etmektir...

qKonya'daki büyük sürprizin ardından 'Yanal' ve 'Torku' kelimeleri üzerine cambazlık yapmayan kalmadı. Artık Türkçeyi esnetiyoruz ve İngiliz Premier ligin tabloid spor yayıncılığı gibi; kelimelerle dans ederek yorumu kendinden menkul başlık ve spotlar üretiyoruz.

Bu maçın öncesinde yaşanan beklenmedik sonuçlar Galatasaray'ın maçı hafife alma riskini ortadan kaldırmıştı.