Ümit Aktan

Bu alem doğruyu söyleyeni sevmediği gibi, doğruyu açık ve net bir biçimde söyleyenden de nefret eder. Çünkü bu alemin müdavimlerine göre yedikleri hiçbir gol 'güzel bir gol' olamaz. Ancak attıkları en uyduruk gol bile çok güzeldir onlar için...

Mekanı tebdil edip ferahlık arayan Bursaspor'un yüksek derecede seyirci desteği almış kadrosu karşısında G.Saray sisteminden feragat etmeden oyuna başladı.

Şimdi diyeceksiniz ki; "şu tükürük meselesini yazsan da senin gibi düşünmeyenler kalayı bassın, senin gibi düşünenler ise gelsin öpsün seni. Düşmem o tuzağa... Ben bir güzelliği, acının taa dibinden doğan bir asaleti yazacağım bu hafta...

Neresinden başlasam?.. 10 kişi kalan G.Saray'ın, maçın ilk yarım saatinden bile daha doğru ve daha oynadığını mı?.. İkinci yarının başında ilginç bir baskı ve pres koyan Beşiktaş'ın agresif oyunla skora ortak olmasını mı?..

Başkan Ünal Aysal halk arasında dolaşan jargon konusunda doğal olarak özürlüdür. Bu pazar 'meydane' çıkacak iki pehlivan, birbirinden 'merdane' iki değerli kulübümüz ise hücum ruhuyla donatılmış ama takım savunmasında fena halde özürlüdür. Az gol yiyenin kazanacağı bir derbi bizi bekliyor galiba...

G.Saray, oyun prensiplerinin iflasın eşiğine geldiğini artık kabul etmelidir. Maç önü ve maç içi stratejileri konusunda en az 10 adet hatalı seçim bulmamız mümkün.

Fanatik olarak tanımladığımız taraf tutan kişi kimliği nedir? Ben söyleyeyim: O; size güneşli havada bir şemsiye verip, yağmurlu havada geri alan adamdır!

En kolay, en çok ve en çabuk para kazanmanın yolu, bir kulübe başkan veya yönetici olup mümkün olabildiğince pahalı transfer yapmaktır. 2 liralık oyuncuya verirsiniz 5, menajeri alacak ise 500 verirsiniz 1, on dakika içinde kulüpten çıkan 5'in 2'si sizin şahsi hesabınıza döner. Bu kadar basit...

Türk futbolunun "Ya Rabbi şükür" dönemi resmen başlamıştır. Hakemin basiretsizliğinden çok hakemi kıyma makinesine atmak gibi bir durumla tamamladık eskimiş yılı. Oysa ne umutlarla girmiştik. 2013 yılı boyunca bir şeylerin "düzeleceği" konusundaki ümitlerim, "foton kuşağına" inancım kadardır...

Toplumun algı mühendisliği üzerine kafa yormaktan daha azını toplumun peşine takıldığı takımının etik değerlere uygun kalması ve başarması üzerine yormayanları bir yana bırakıp ben bu işi yapanlara değil, bu işi size yansıtanlara, yani bizlere bakıp biraz çuvaldız kullanacağım bu hafta. Nasıl cümle oldu ama?..

Tabii ki; 'sporcu' ile 'futbolcu' ve hatta 'oyuncu' kavramlarını birbirinden 'boşamak' gerektiğini biliyorsunuzdur. Herkesin 'sanatçı' olamayacağı gibi her futbolcunun da 'sporcu' olamayacağı malumunuzdur. Sahneye domates ve yumurta attığınızda o alkış bekleyen aktörün ne hale geldiğini de bir düşünün...

Dün gece sürekli bir şeyleri 'takdir' edip durdum... Mesela ilk golü...

Taraf tutmak kalkanı arkasına geçip, "fanatik" durumunu geride bırakan ve "holigan" kavramına bile rahmet okutan bir kitleden söz edeceğim bugün. Şimdiye kadar yapılanlar "ayıp" ötesine geçmek üzereydi. Ancak bir engellinin tekerlekli sandalyesini kıranlar artık "günah" durumuna geldiler.

Bragadan Sivasa.. Artı 15'den eksi 2'ye... Gururu okşayan ve tabii ki insanı ister istemez gevşeten ve rakibin haddini aştığı bir maçtan, liderliğinizi bırakmak ihtimaliniz olan stresli ve rakibin haddini bilerek oynadığı bir maça ve çok zorlu bir rakibe...

Kendin keseceksin. Riskin kralını alarak maçı tamamlayan Fatih Terim başta olmak üzere herkesi kutluyorum bunu bize yaşattıkları için...

Yüzme bilmese bile korkmadan ömrünü denizde geçiren adamlar... Bir sinek için bir fili vurmaktan çekinmeyenler... Cepheye en önde gidenler... Kendisi için bir şey istemeyip başkası için can vermekten çekinmeyenler... 70 derece meyile 4 kat ev yapanlar.

Ev sahibi Aslan olarak çıkmıştı ama konuk olan boğa gibi oynadı ama sincap gibi bitirdi... Hakem Aslanboğa ise bir felaketti...

Ev sahibi Aslan olarak çıkmıştı ama konuk olan boğa gibi oynadı ama sincap gibi bitirdi... Hakem Aslanboğa ise bir felaketti...

İster bir spor kanalını yöneten 'yönetici' olsun, ister bir kulübün her hangi bir makamında olsun, gerçek hiç değişmez...

Futbolda asla şöyle bir denklem yoktur: Antalya Fenerbahçe'yi içerde yendi, Fener de Marsilya"yı dışarıda. O zaman Antalyaspor Marsilya'dan iyidir.