İsmail Kapan

Yakın siyasi geçmişimizde bazı tarihler sabıkalı ve sakıncalıdır!.. 28 Şubat, 12 Mart, 27 Nisan, 27 Mayıs, 15 Temmuz, 12 Eylül. Her biri bir darbe veya müdahalenin zaman kesitini hatırlatan nefret yüklü takvim yaprağı.

Deprem fırtınası hız kesmiyor… AFAD yetkililerinin verdiği bilgiye göre üç haftada on bin küsur artçı sarsıntı yaşanmış. Beş ve yukarı büyüklükte, 45 artçı kaydedilmiş. Hasarlı binalar hâlâ can kaybına yol açıyor!

İnsanların zor durumda olmalarını istismar etmek vicdansızlıktır… Neyse ki, vicdansızlar hayırseverlere göre çok daha azdır. Velakin fırsatçıların çirkeflikleri çok fazla dikkat çekiyor ve moral bozuyor!

Gazetemizin kurucusu merhum Enver Ören Ağabey aramızdan ayrılalı, tam on yıl oldu… 22 Şubat 2013’ten beri onu hasretle yâd ediyoruz. Numune-i imtisal hayatı ve bıraktığı eserleriyle o daima gönlümüzde...

Afetin ilk saatlerinden itibaren belli bir güruh, yalan-dolan üzerine bina edilmiş kurgu ve algılarla, halkın zihnini çelmeye, devlete karşı kin ve düşmanlık yaymaya çalışıyor. Asker kışladan geç çıktı yalanı da böyle…

Evet, peş peşe çok şiddetli iki deprem oldu, ama yine de bu kadar çok bina yıkılmamalıydı!.. Felaketin ilk anlarından bu yana konuşan uzmanlar hep bu meseleye dikkat çekiyor. Peki, neden böyle oldu?

Felaketin dehşet verici boyutlarını gün geçtikçe daha net olarak görebiliyoruz. Ama günlerce enkazda mahsur kalan afetzedelerin verdiği moral güç, kelimelerle ifade edilemez. Her biri ayrı bir ibret.

Felaketin sekizinci günündeyiz… On binlerce kişi enkaz yığınlarında arama ve kurtarma çalışmaları yürütüyor. 180 saat sonra, sağ olarak kurtarılan canlar var. Hırsız ve yalancılar da devleti meşgul ediyor!..

Yaşanan felaketin büyüklüğünü anlatmaya kelimeler yetmiyor! Görüntüler dehşet verici. Uzmanlar şiddetini 600 atom bombası olarak ifade ediyor. Ama fitne fesat baykuşlarının derdi bu değil!..

Kurtulan her can, milletçe bizi bahtiyar ediyor… Enkazdan gelen her müjdeli haber ümitleri arttırıyor. Kahramanmaraş’taki Masal Bebek gibi… Hatay’da, molozların altından çıkarılan 80’lik Abdurrahman amca gibi…

“1939 Erzincan Depreminden sonraki en büyük felaket…” Bu açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Günün ağarmasıyla birlikte on ayrı vilayetten gelen görüntüler her şeyi anlatıyordu. 7,7 ve peşinden 7,6’lık şok!..

Bir değil, iki değil, üç değil… Tam dokuz ülke, konsolosluk binalarının kapısına kilit vurdu. Niyeymiş? Terör tehdidi… Hatta bazıları kampanya bile yapıyormuş. Siz de bize katılınız diye!..

“Seçim ertesi bazılarının telefonu acı acı çalacak… “Ben Kemal, geliyorum!..” Siyasi liderler kendi tabanlarının dikkat ve heyecanını diri tutmak adına, abartılı ifadeler kullanabilir. Ama her şeyin bir sınırı var...

“Millet İttifakı” ismini artık resmîleştiren Altılı Masa, nihayet dün ortak mutabakat metnini de açıkladı. Bugüne kadar benzerini hiç görmediğimiz sayıda vaatler zinciri var. 9 başlık altında iki bin beş yüz madde!

İskandinav ülkeleri bir dönem yüksek intihar oranlarıyla gündeme gelirdi. Bu özellikleri hâlen de devam ediyor… Ekonomik bakımdan fazlasıyla zengin Kuzey ülkeleri, ruhsal hastalıklara karşı çaresiz!..

ABD, Ukrayna’ya önce Javelin isimli, lazer güdümlü tanksavar füzeleri verdi. Ama bu yetmedi!.. Devamında yüksek performanslı topçu roket sistemi verildi. Şimdi sırada Leopard ve Abrams tankları var…

İslâm dininin değerlerine karşı sinsice ve alçakça saldırılar, on dört asırdan beri aralıksız devam ediyor… Bazen Haçlı Seferlerindeki gibi geniş çaplı sıcak, bazen de “soğuk savaşlar” biçiminde cereyan ediyor...

Bu ne ilktir ne de son olacaktır!.. “Su uyur, düşman uyumaz” diyor atasözümüz. Atasözleri bin yılların tecrübesinden damıtılmıştır. O yüzden gerçeğin ta kendisini anlatır. Bir atasözü daha: İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR!..

ABD’nin Asya-Pasifik’te kuşatma gayretine karşılık, Çin’in öfkesi giderek büyüyor! Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün sözleri yenilir yutulur cinsten değil. ABD’yi Suriye’de resmen hırsızlıkla suçladı.

Dalgalı deniz gibi iniş ve çıkışlarla dolu olsa da, 1947 yılından beri, Türkiye-ABD ilişkileri her zaman çok önemli olmuştur… Üç çeyrek asırlık müttefiklik statüsünde, bilhassa son yıllarda büyük değişim söz konusu.