Mehmet Soysal

Adam, Şair Sezai Karakoç'un Monna Rosa şiirindeki 'En güzel şarkıyı bir kurşun söyler' mısraını okuduğundan beri, kimin silahından çıkacak kurşunun bir gün kendisine en güzel şarkıyı söyleyeceğini beklemeye koyuldu.

Gecenin bir yarısında başucumdaki radyodan şarkıyı duyunca, kafamdaki sorunun da cevabını bulmuştum. Oya Küçümen'in yorumladığı şarkının sözleri şöyle başlıyordu;

Eskiden, 'İşinin delisi olmayan velisi olamaz' derlerdi. Amerika'da yapılan bir araştırmanın sonuçları ise tam tersini savunuyor.

Amerika'da siyah bir adam, siyah beyaz bir televizyon çalar. 27 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakılır.

Einstein'ın bir sözü hafızamda kalmış; "Bilim harika bir şeydir, ekmek paranızı ondan çıkartmak zorunda kalmadığınız sürece."

Eskiden servetlerini hoyratça harcayanlar için söylenirdi; "Deniz bitti!"

Bir sabahın şafağında sessizce akan nehir kenarındaki evlerde yaşayan çocuklar sevinçle uyandı. Gülen gözleri vardı.

1989 yılında Frankfurt'ta iltica kamplarına girmiştim... Doğu bölgelerimizden kaçanların toplandığı iltica kamplarında, 'Memleketimden insan manzaraları'nı seyrederken gözlerime bakanlar, 'Burda devlet insana kıymet veriyor' derken, ben de onlara, 'Burda insanlar da devlete kıymet veriyor' demiştim.

Petrole ilişkin çok şey yazılıyor. Yazılanlar, petrolün keşfinden bugüne kadar gelişinin rutin akışıdır. Perde arkasındaki gerçeklerin ne kadarı bize yansıtıldığı ise belli değildir...

Geçen hafta sonu İsviçre'de Lozan 2005 programı dahilinde Zürich-Winterthur-Lozan ve Cenevre şehirlerindeydik... Winterthur şehri...

Salı günü Ankara'da Genelkurmay Başkanlığı'nda 'terör brifingi'ne katıldım.

Kurumların yetki sınırlarını hukuk çizer. Hukukla kurumlarının sınırlarını çizemeyen ülkelerde sistem ahbap-çavuş ilişkileriyle yürür.

Bu ülkede ne zaman insanoğlu uykuya dalıp rahatça uyumak istese, hançer yarasıyla uyanır. Kendilerine yönelik bir saldırıda dünyayı ateş çemberine çeviren ülkeler, söz konusu biz olunca nasihat çeker; "Teröristlerin de hayatı önemli olmalıdır!"

83 yılıydı. Güneydoğu Anadolu bölgesinde ilk terör eylemi yapıldığında, büyük bir ateşin kıvılcımı olduğunu yönetenler ciddiye almadığı gibi;

Bizden önceki nesiller, varlığın başka bir varlığın bünyesinde erimesini 'aşk' diye tarif eder. Ya günümüz aşkları?

Kutsal şehirlerin kilitli kapıları açılıp ilk günah içeri girdiğinde, ak saçlı bir adam köhne gemi ile gün batımında doğunun limanlarında yelken açtı, güneşin arka yüzüne doğru...

Tarih boyunca tüm düzensizliklerin adresi; dengesizliklerin buluştuğu kapılardır. Dengesizlikler hakim olmasın bir defa düzene, olursa, çivisi çıkar düzenin ve hayat zora girer.

18. yüzyılda 'Krallık' ve 'İmparatorluk'ların yıkılmasıyla başlatılan kampanyalar 20. yüzyılın sonuna doğru tamamlandığında, ortaya Ulus Devletler yerine İzm Devletleri çıkar.

Romalılar Endülüs'e girdikleri zaman bir evle karşılaşır. Onlardan gelen her kral buraya bir kilit ekler. Rodrik, İspanya Kralı olunca, bütün uyarılara rağmen bu kilitleri açar.

Şehir medeniyetleri alabora edildiğinden beri hayatlar kuşatma altında. 'Küreselleşme' furyası ile bin bir kılığa sokuldu kentler, duyarsızca.