Metiner Sezer

Arkadaşımız Rahim Er'in ciğerparesi, kıymetli oğlu Cüneyt için üzülürken, ağabeyim vefat etti. Takdiri ilahi. Ölüm Allah'ın emri. Üzülsek de, "hiçbir şeyciği yoktu" diye yakınsak da vade yetti mi, gelip buluyor insanı. Cenaze namazına katılan, bizzat taziyeye gelen, telefon ve maille başsağlığı dileyen tüm eş, dost ve tanıdıklara teşekkür ederiz. Üzüntümüzü paylaşarak bizi teselli ettiler...

Seçim yaklaştı ya, gündeme peş peşe bomba gibi "yolsuzluk" dosyaları düşmeye başladı. Hemen her gün biri patlıyor. Seçime doğru Türkiye'de yolsuzluk artıyor da ondan gündeme geliyor desen, değil. Muhteva geçmişe ait.

Bazı maço erkekler var. İstisna da olsa var onlar. İbrahim Tatlıses mesela. "Kadın benim değil mi, hem döver, hem severim" fikrinden gidiyor. Fakat, o bile anında nedamet getiriyor ve kırıp döktüğü kadının kalbini tamir etmek için dört dönüyor. Yani, erkek dediğin varlık, bir kuzu. Eline vur ekmeğini ye! Buna rağmen, "kadın hakları" bayrağı açıp her yeri işgal eden kadınların kuşatması altında dünya. Tamam, haklarını arasınlar, bir diyeceğim yok buna aslında da kaybolan veya yenen hak aranır değil mi? Nerdeee! Kadınlar bayrağı bir açtı, pir açtı. Durdurabilene aşk olsun! Ne varsa, onlara!

Dünya Türk pilotların başarısını konuşuyor, biz Türkler ise üzülüyoruz; 5 Türk hayatını kaybetti çünkü. Ateş düştüğü yeri yakıyor ne de olsa. Batı, 134 yolcu taşıyan bir uçağı tarlaya indirme basireti gösterdiklerinden dolayı Türk pilotları "Kahraman" ilan etti. Dediğim gibi onlar 125 yolcunun kurtulmuş olmasına seviniyor, biz ise 9 kişinin ölmüş olmasına üzülüyoruz; 5'i Türk çünkü. Bunun anormal bir tarafı yok. Sevinçle üzüntü bir arada yaşanmıyor. Şayet ikisi birlikte gelmişse, doğru olanı; üzüntüyü yaşamaktır hiç şüphesiz.

Yazık. Vallahi yazık! Diyarbakır'a hiç yakışmayan fotoğraflar bunlar. Lastik yakan, polise taş atan ve tiner çeken çocuklar...

Başbakan Erdoğan, hedefine varmak için önüne çıkan engellerin üstüne gözünü kırpmadan gidiyor, hem de kanırta kanırta. CHP lideri Baykal ise şartların oluşmasını ve meyvenin kucağına düşmesini bekliyor, sabırlı yani. AK Parti'de çemberin dışında kalanlar ne yapıp edip Erdoğan'ın yanında yer almak için çırpınırken, Baykal'ın, -bırakın uzaktakini- yanındakiler bile alternatif arayışı içinde oluyor nedense hep!

Sanayi Odası, Ticaret Odası, Deniz Ticaret Odası, Ticaret Borsası. İstanbul'un dört odasında seçim var iki gün sonra. (23 Şubat Pazartesi) En sakin olanı Ticaret Borsası. Borsa üyeleri, Nejat Basmacı'ya 90'ıncı doğum günü hediyesi olarak bir kere daha "Başkanlık" vermeyi düşünüyorlar. Centilmenlik kazanacak orada yani.

İkisi de kendisiyle barışık insan. Cem Yılmaz ve Acun Ilıcalı'dan bahsediyorum.

Son günlerde aldığım okuyucu mektuplarında ciddi artış oldu. Canı yanan beni mi arıyor, yoksa maksatları deşarj olmak mı bilmiyorum ama arttı aldığım mektup, mail ve telefon sayısı. Ortak nokta: herkesin dertli olması. Bu durumda bendeniz de Marko Paşa oluyorum tabii.

Kemal Kılıçdaroğlu kim abi? Hesap uzmanı, değil mi? Kendisini şahsen tanımıyorum fakat çok sayıda hesap uzmanı tanıdığım var; hepsi tertemiz. Kılıçdaroğlu'nun da aynı kıratta olduğundan hiç şüphem yok. Bu arkadaşların ortak özelliği malum: Rakamların dilinden iyi anlarlar. Evraklar arasında dolaşmaktan apayrı zevk alırlar; onu da söyleyeyim.

Esasında İstanbul'un kendisi bir müze. Dağı taşı tarih; bu tartışılmaz. Ancak, kamu ve özel vakıflara ait müzeleri de göz ardı etmemek lazım.

Ekonominin iki aktörü. Ziraat Bankası ve Aysüt Sanayii A.Ş. Aysüt, Aynes markası ile süt ve süt ürünleri üreten bir işletme; köylünün sütünü satın alıyor. Fabrika, Denizli'nin Acıpayam ilçesinde. Ziraat Bankası da malum, besicilik yapan köylüye kredi veriyor. "Eee, ne var bunda?" demeyin; anlatacağım.

Please. One minute, please! Bu konu önemli. Açıklığa kavuşturulması lazım. Hani, Başbakan Erdoğan'ın "Benim için bitti, daha gelmem" dediği, bazıları için ise bir nev'i "milad" olan Davos hadisesi var ya, işte ondan bahsediyorum.

İskenderun demir çelik yatırımına doymuyor. Dolayısıyla, ihracatta da iddialı. Hatay geçen sene 1.8 milyar dolar tutarında bir ihracat gerçekleştirdi.

Turizmcilerin önceki hafta Antalya-Belek'te gerçekleştirdiği "Turizm Arama Konferansı"na atıfta bulunup sektör temsilcileri ile Turizm Bakanı'nın aynı dilden konuştuklarına dikkat çekmiştim. Aynı dili konuşmak çok önemli. O olmadan ne ortak akıl bulunuyor, ne de problem çözülüyor. Turizm sektörünün problemi yok değil, var elbette ki ama yakaladıkları sinerji onları krizden çıkarmaya yetecek kadar güçlü.

Çok sayıda ekonomi yazarı ve editörü oturmuş Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'u dinliyorduk.

Mesa'yı ilk defa Taşucu'nda inşa ettiği "Akdeniz Evleri" ile tanıdım. 1990'lı yılların ikinci yarısı idi. Taşucu ile Yeşilovacık arasında başlatılan bu site her gelip geçişimde dikkatimi çekerdi.

Turizmci, krizin sektörü nasıl etkileyeceğini henüz bilmiyor. Fakat, tanıtım desteği verilmesi hâlinde yara almadan çıkacağı hususunda ümitli. Geçen hafta sonu Antalya Belek'teki Ela Quality Resort Hotel'de Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile buluşan sektör temsilcileri "Turizm Arama Konferansı"nı gerçekleştirdi.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş ile birlikte akşam yemeği yedim. Yemek bahaneydi tabii, seçimi konuştuk. O da yetmedi dünyada olup bitenle ilgili geniş bir ufuk turu yaptık. Yalçıntaş, "Henüz benden başka adaylığını açıklayan olmadı" dedi.

En basit anlatımıyla banka; Ali, Veli, Ayşe'nin parasını Ahmet, Mehmet, Fatma'ya kullandıran kurumdur. Birinin atıl duran parasını al, ihtiyacı olan diğer birine kullandır.