Naci Arkan

Ligimizde her maç önemli ama, birkaçını asla göz ardı edemeyiz. Derbilerle şenlenen, derbilerle yatıp kalkılan bir şampiyonluk mücadelesinde saha içinden çok, saha dışı oyunların oynanmasından vazgeçemiyoruz.

Tuhaf milletiz ya... Bu yüzden "tuhaf" değerlendirmelerimiz var...

Dün yine futbolun inceliklerini göremedik İnönü'de... Yine küfürsüz, olaysız geçmedi günümüz... Beşiktaş'ın sadece puan derdi yüzünden strese giren taraftarın öfkesi sardı stadı... Gündüz gözüyle bile güzelliklere hasret kaldık... Yine ofladık, yine pufladık...

Sanki dünyadaki çirkinlikleri konuşmak için ant içmişiz... Oysa, tabiatın, bakılmaya doyulmayan güzelliklerine neden gözlerimizi kapatırız?

Rıza Çalımbay bir kaç gün önce gerçekleri dile getirmişti aslında... "Bizden güzel oyun beklemeyin... Biz sadece kazanmak için oynayacağız"

46 milyar dolarla dünyanın en zengin adamlarından biri olan Bill Gates, 4 saatliğine ülkemize de uğradı... Bu kaldığı süre içinde, anılarına bir iki önemli not ekleyip gitti bu zengin adam...

Hiç mi adam gibi bir maçını göremeyeceğiz bu Beşiktaş'ın?

Anadolu'da, 6 ay kardan yolları kapanıp mahsur kalan insanların durumu kimin umurunda?.. Yeter ki, İstanbul'a halel gelmesin...

Kime niyet, kime kısmet... Birisi Beşiktaş için Anadolu'nun en güçlü takımını terk etti, beklemeye geçti... Diğeri bir gecelik operasyonla hayalini gerçekleştirdi...

Kurbanlık boğayı, arka ayaklarını kesip işkence ettikten sonra boğazlayan Kayserili muhasebeci, ufak bir para cezasına çarptırıldı ve gündemden düşüverdi...

Zannettik ki; dün gece İnönü'de yer yerinden oynayacak. Takımlarından ayrı kaldı diye küfür sallayanlar karınca gibi üşüşecek stada.

Sevap işlerken günaha girenlerin en bol olduğu ülke, Türkiye'dir şüphesiz... Kaş yapayım derken, göz çıkarma bile konuşulmuyor artık... Konuşulanlar, boğalar ve sahte kasaplar...

Lig gibi kupayı da ciddiye almayan Beşiktaş'ın başına bir kaza daha göz göre göre geldi. Devre arasını takviyelerle değerlendiren, taze kuvvetlerle güçlenen Konyaspor, "Elimdekiler bana yeter" diyen Beşiktaş'ı silip süpürüverdi.

Sevgiyi bir kalemde silemezsiniz yüreklerden... Ateşin bacayı sarması gibi, büyür bu tatlı illet... Uykularınız kaçar, gözünüzün önünde bir perde gibi, yavuklusu olduğunuz aşkın gölgesi dolaşır hep...

Bugün, bir "derde deva" tarifiyle başlayacağız güne! Malzemeler öyle pahalı değil... Her bütçenin elverdiği ölçüde üstelik...

Zekâ, irade ve azmin bir vücutta toplanması sık görülen bir rastlantı değildir... Hele bir insan 29 yaşına geldiği halde, hiç okula gitmemiş, üstelik 20 yıldır yataktan kalkamamışken, çok başarılı bir "web tasarımcısı" olmuşsa, işte bu, müthiş bir hayatın anlatımıdır...

Halk adamı olmak kolay iştir aslında... Ama... Şımarmamak, doğduğu yeri unutmamak, dostlarını hep hatırda tutmak ve yüzündeki gülümsemeyi, yerine göre değil, içinden geldiğince yansıtmak şartıyla...

İngiltere 'de yayınlanan bir gazete "Yeryüzünde, en mutlu insan kimdir?" diye sordu... Gelen binlerce cevap arasından, sadece dört tanesi ödüle lâyık görüldü...

"Bu takımın başarılı olmasını şu anda yaşlı gözlerle en çok ben istiyorum." Bu sözler Beşiktaş yönetiminin güçlü ismi Reha Muhtar 'a ait.

Hey Beşiktaş heyy... Yakıştı mı sana? UEFA Kupası'nın en fıstık grubunda nal toplamak koca bir ayıptır. Yataktan yeni kalkmış, ağır hasta gibi bir takımın karşısında hem kendini, hem Türkiye'yi rezil etmek yazıktır yahu!