Ünal Bolat

“Çok normal bir kazadır bu köy yerinde, kırsalda. Doktora falan gerek yok canım!”

“Hayrola ne oluyor? Dercesine baktığımda içlerinden birisi “ekrana baksana” dedi.

“Ben size Türkiye’ye gidince güzel kitaplar göndereyim siz oradan okuyup öğrenirsiniz.”

“Dedi ki: Sevgili dostum Ferdi Tayfur iki kelimeyi söyleyemediği için çok üzülürdü.

“Dünya bir penceredir her gelen baktı geçti...” Rabbim her ikisine de rahmet eylesin...

“Odasının önüne beş tane güvenlik muhafızı alır ustabaşını yanına çağırır üretimi sorar...”

“Harçlık vermesi, gelirinin çok olmasından değil gönlünün geniş ve cömert oluşundan...”

“Biz avluda otururken mütevazı giyimli bir genç kız, hayvanını çeşmeye getirmişti...”

“Kimsin kimlerdensin derken laf arasında damadın ismi geçince dükkân sahibi şaşırmıştı...”

“Uzun zaman gösterdiği çabadan sonra nihayet genç kızın dikkatini çekmeyi başarmıştı...”

“Ona verirsem, bana çok az bir para kalıyordu kendim ve evimin ihtiyaçları öncelikliydi...”

“Orada çok sayıda üniversitede teoloji üzerine ciddi çalışmalar olduğunu okumuştum...”

 “Oto lastikçisi Yusuf Dede, sokağın başında göründü mü herkes bir yere saklanırdı...”

“Ne yalan söyleyeyim çocukluğumdan beri karıncalara ve arılara saygı ve ilgi duymuşumdur...”

“Saray bahçeleri, köşklerde bulamadığım huzuru Orhan-ı Kebir medresesinde buldum...”

“Defter burada bitiyordu. Ama söylenen vasiyet ne olabilir, nerede yazılı olabilirdi?”

“Evini terk edip buralara gelmişsin. Ya eşini getir ya da burada yeniden evlendirelim...”

“Kardeşi, meşin kaplı defteri getirdi. Yazılmaya başlanalı yüz sene olmuş bir defterdi...”

“Amerika’ya gittiğimde 21 yaşındaydım. Bursa Eğitim Enstitüsü son sınıfta okuyordum...”

“Dayım, kimsenin dedikodusunu yapmaz, kişilerle ilgilenmez ülke meselelerini dert ederdi.”