Engin Atay

Çok uzun zamandan beri sesi soluğu çıkmıyordu... Kimine göre son çarpışmalarında ağır yaralar almıştı, kimine göre yeni savaş hazırlıkları için gardını alıyordu...

Şu Kosta Rika'yı gözüm bir yerlerden ısırıyor ya neyse... Adamların her şeyi ofsayt; atağa kalkmaları, defansları, tarzları... Attıkları ikinci gol bile...

Yönetim ateşle oynuyor. Para vermemek adına Song'u postala bedava diye Emre Aşık'ı koy... Hem de G.Birliği gibi önemli bir maç öncesi! Bu ne cesaret, inanamıyorum...

Bir günlük saltanat bile büyük bir zevkti onun için... Bu zevki yaşamak adına da ne pahasına olursa kazanmak istiyordu...

Adamın biri kitapçıya gider ve tezgahtara: "Evin reisi erkektir adlı kitap var mı?" diye sorar. Tezgahtar cevap verir: "Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz..." Neden bu fıkrayla başladığımı birazdan hatırlatacağım... Ama az sonra....

Parçalanmış aile çocuğu G.Saray, mutsuzdu ama asla umutsuz değildi... Baba hastaneden yeni çıkmış, anne kayıptı... Bir kavle göre Sivas'a konu komşudan toplanan harçlıklarla gelinmişti.

Adı Gazi, soyadı Antep olan abicim... Sen parasızlık nedir bilir misin? Sen ne yaşadın ki? Koca koca Hakan Şükür'lerin, o güzelim Necati'lerin, penbe yanaklı Ergün'lerin çektiği yoksulluğu sen hiç çektin mi ki?

"Sudan ucuz" diye yorumlayabilirsiniz ama bir Sudan atasözü şöyle der: "Hiçbir mutfak iki kadını alacak kadar geniş değildir..."

Bana deseler ki, bu gece ne olmayı istemezdin diye? Teknik direktör olmayı tabii ki. Bu gece ha Terim olmuşsun, ha Boğaz Köprüsü'nün tellerinden karşıya geçmişsin. Oyuna bakarak söylemiyorum. Stada geldiğimiz ilk anda, tüylerimizi diken diken eden 32 bin İsviçreli ve ellerindeki haçlı bayrakları...

Stada girer girmez, gözüme ilk çarpan sadece 13 tane Denizli taraftarı ve tribünlerde açılı bir pankart: "Uni Denizli" (Yani 1 numara demek). Ama gerçek öğle değildi.

2000 yılının mayıs ayında UEFA Kupası'nı, arkasından da Süper Kupa'yı kazanmıştı... Ve herkes demişti ki; "G.Saray, tarihi rakipleri F.Bahçe'yle Beşiktaş'a 10'ar yıl, diğer Türk kulüplerine de 20'şer yıl fark atacak..."

Hiç bir yerini... Ne gözün, kulağın, ne bacağın, kolun, ne saçın, başın... Hiç bir yerin çekici gelmiyor Aslan'ım... Bu sene 100'üne bakılacak tek yerin, 5-1'lik Fener zaferin...

Uzun çabalar sonucunda Alman vatandaşlığına kabul edilen genç, babasına sürpriz yapmak için sevinç içinde eve koşar

"Yarınki F.Bahçe-Trabzon maçının hakemi çok sevdiğiniz Cem Papila oldu... Aman ne güzel! Arkadaşın genelde ligin kaderine tek başına hakim olmak gibi bir şöhreti vardır

Önceki gece Kadıköy'e takılı kalan milyonlarca göz dün bir anda Malatya'ya çevrildi...

Direkt Aziz Yıldırım'la başlamak istiyorum... Bir adam düşünün ki, Kadıköy'ün tam ortasına muhteşem bir stad kondurmuş. Samandıra'da gözleri kamaştıran tesisler yaptırarak F.Bahçe'ye çağ atlatmış. Türk sporuna da dolayısıyla omuz vermiş...

Ben, Türkiye'de işlerin düzelmeyeceğini savunanlardanım. Salı Pazarı'na her defasında saçma sapan olayları taşımak zorunda kalıyoruz. Çünkü yapılanlar öyle saçma sapan ki, aklım hafsalam almıyor. Geçen hafta memlekette 7 gün içinde olup biten onlarca saçmalığı sıralamıştık. Alın size bir örnek daha... Aslında saçmalıktan öte kompleks...

Ak "Akça"... Ne demişler, "Ak akçe kara gün içindir..." G.Saray da buna göre uydurdu işini!.. Akçesi yoksa da "Akça"sı vardı... Kara günler yaşarken ligin kenarında köşesinde kalan Akçaabat'a sarıldı. Hiç yoktan zayıf bir rakipti. Eh, biraz da "Sebat" ettin mi, iyi de moral demekti.

Ayıp... Futbolun başındaki kişi olan Levent Bıçakçı, başkanlar toplantısındaki konuşmaların sır kalmasını istiyor, 1 saat sonra sırrı kendisi açıklıyor. Aynı ekipteki Ersun Yanal, kendi düzenlediği antrenörler zirvesine katılmıyor. Hagi, taraftarını cep telefonunu çaldılar diye hırsızlıkla suçladı.

Geçen haftaki Salı Pazarı'ndan sonra bir karar almıştım... Bir daha şikeydi, teşvikti, kötü hakemdi, kavgaydı gürültüydü filan yazmayacaktım.