Hasan Sarıçiçek

Dünya Kupası'nda 3. olan Türk futbolu, Süper Lig'de Trabzonspor-F.Bahçe maçıyla 45. kez perde aralıyor.

Güzellikleri görme melekelerini kaybetmiş, sürekli "Yandık, bittik, öldük" diye feryat eden bir yol gösterici sizi nereye götürebilir? Ancak, umutsuzluğa, karamsarlığa ve dibi görünmeyen bir uçuruma sürükleyebilir.

Her şey öyle güzel ki... Sanki, gün ilk kez ağarıyor. Ege'den uçan güvercinler, Marmara semalarında; tarihi barışa kanat çırpıyor.

"Bilmiyorum" diyebilmenin ayrıcalığı!.. Diyeceksizin ki; yukarıdaki başlıkla alttaki cümlenin alakası ne? Alakasını anlatalım... Fıkra bu ya... Bizim Ahmet ağa, bir Alman dostunu çiftliğine davet etmiş.Yıldızların kandil gibi süslediği gökyüzü... Atlar, tavuklar, horozlar... Kurbağalar... Çeşit çeşit ağaçlar... Mis gibi hanımeli ve gül kokuları Alman'ı büyülemiş...

Fecir vakti nedir bilir misiniz? Şafak sökmeden önceki yoğun karanlığın aslında doğacak olan güneşin habercisi olduğunu bilmek...

Hayat ne garip!.. Acı ve sevinç bir arada!.. Bir bakıyorsunuz mutluluktan uçuruyor sizi!... Milli Takımımız'ın Dünya Kupası'nda üçüncü olmasındaki gibi...

İçinizden bir şeyler kopar gider de dağ gibi ümitler, toz bulutunun arasında kaybolurken yüreğinizde derin bir acı bırakır ya... Hani, kelimeler boğazınızda düğüm düğüm olur ya... İşte öyle bir şey... Kosta Rika - Türkiye maçı!...

Sevimsiz haberi Seul'de duyduk... "Hıncal Uluç'u İstanbul'da tartaklamışlar!" -Niçin? "Bir yazısından dolayı!" -Ne yazmış? "Geri zekalı Şenol!"

Hastalık aynı hastalık. Türk gibi başlıyoruz ama başladığımız gibi bitiremiyoruz. İlk 45 dakikada sahadaki Türkiye, dünyanın hayranlığını kazanacak bir takım. Dağ gibi Brezilya'yı dize getirmiş. Her biri birer servet olan, Brezilya'nın yıldızları Rüştü'nün ellerinde eriyivermiş. Ronaldo'su, Rivaldo'su, Gilberto Silva'sı, neredeyse buharlaşmış durumda. Her şut, her atak defansımızı geçse, Rüştü'ye takılıp kalıyor.

Türkiye, Dünya Kupası'nda... Peki, "Yandık!.. Bittik!.. Kül olduk!.. Bu kafayla bu kupaya da gidemeyiz?" edebiyatı yapanlar nerede, diye sormayacağım... Çünkü, onlar hâlâ kaptan köşkünde mızıka çalmaya devam ediyor...

Ne yalan söyleyeyim... Hong Kong Lig Karması ile oynanan hazırlık maçını kazanmamıza rağmen dünkü karşılaşma için endişelerim vardı. Önce; Emre Belözoğlu ile Hasan Şaş'ın yokluğu, sonra rakibimiz G.Afrika düşündürüyordu, beni... G.Afrika deyip geçmeyiniz...

Papatya falı çektiğimiz günler geride kaldı artık... "Ya tutarsa" diye göle maya çalınan dönemi çoktan aştık... "Edirne'den öteye yol yok" derken bir adımda Uzakdoğu'ya uzanıverdik... Şimdi, okyanusunun taa ortasındayız... Kulaçlarımızla değilse bile solungaçlarımızla ayakta kalmak hedefimiz!..

Çizgimizde hiç değişiklik olmadı... Fatih Terim için teknik direktörlüğe adım attığı ilk gün ne yazdıysak bugün de aynı şeyleri zavunuyoruz! Bir farkla ki... Terim'e duyduğumuz güvenin üstüne artılar eklemiş olarak!..

Bugünkü konumuz; transfer!... Konuğumuzun kartviziti ise Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu Üyesi... UEFA Pazarlama,TV ve Yeni Teknolojiler Çalışma Grubu üyesi. ...Ve, Yeni Transfer Talimati Çalışma Komitesi Raportörü unvanlarıyla dolu uzman biri...

Üzerinden aylar geçti... Hâlâ, taptaze duruyor belleğimizde.... "12 Dev Adam!.." Kiminle konuşsak, aynı şeyi söylüyor... Bir şiir gibi... Bir emir gibi... Hâlâ beyinlere komut üstüne komut yağdırıyor, "12 Dev Adam":

Sezona bedeldi Trabzonspor maçı F.Bahçe için. Karadeniz ekibi prestij, sarı kanaryalar ise şampiyonluk peşindeydi. O yüzden daha maç başlarken tansiyon yükseliverdi. Gerçi bunda sarı-lacivertli tribünlerin maç öncesinde yapmış olduğu, "Satılmış Trabzon" tezahüratlarının etkisi oldu.

Bir Hakan Şükür, bir İlhan!.. Skor güzel ama sıkıntı büyük!

Maçta ne istersen vardı. Kırmızı kartlar... Penaltı... Kendi kalesine gol... İstanbulspor-G.Saray maçını TV'den ya da Güngören Belediye Stadı'nda seyredenler her türlü heyecanı yaşadı. Futbolun bütün renkleri vardı maçta.

Arşivleri karıştırıyordum... 1961 yılı Hayat dergisinin altın gibi sararmış sayfaları arasında gözüm, Eşref Şefik imzasına ilişti... Bu ismi, ustalarımız Orhan Ayhan ve Ali Gümüş'ten çok duyardım... Ustalara göre, "Kaleminden bal damlayan spor yazarı"ydı, Eşref Şefik!"

Fuat Ercan sezon başı Milliyet Gazetesi'nde, "Süper Lig'de şampiyonluğu hangi takım kazanır, niçin?" konulu bir anket düzenledi... Bab-ı Ali'den ankete katılan spor otoriteleri arasında, projektörleri Kocaelispor üstüne tutan tek yazardık.