İrfan Özfatura Ahmet Sırrı Arvas

Yemenli ihtiyarın gözleri bir ara boşluğa dalar, kısa süren sessizliğin ardından elini genç dostunun omzuna koyar, "bırak bunları" der, "önünde altından gümüşten daha hayırlı bir fırsat var!"

Nazırları İmparatora akıl satar, Seyyid Cafer'in naaşını zindandan çıkarmaması için uyarırlar. Zira böylesi bir şehidin kabri ziyaretgâh olur, Müslümanlar katliamı yıllarca sıcak tutar, günün birinde hesap sormaya kalkarlar...

Seyyid Cafer'i birden heybet kaplar, parmağını imparatora doğru sallar ve "çocuk mu kandırıyorsun" diye haykırır: "Halkına ve tahtına saygılı ol! İmparatorsan imparator gibi davran, yalana sığınma!"

İmparator ve imparatoriçe üç kızın cesedini kucak kucağa bulur. Üzerlerinden sütun gibi bir nur yükselir, zindanı şavka boğar. Papazlar bile teslim olur, "Allahın hikmeti" diye mırıldanırlar...

Bizanslılar bir şekilde ele geçirdikleri iki seyyideyi Hıristiyan yapabilmek için çok uğraşırlar. Akılları sıra onları kullanarak ortalığı karıştırmayı, zihinleri bulandırmayı planlarlar ama...

Allah, öyle bir Peygamber gönderecek ki ancak ona uyanlar kurtulacaklar. Zannetmeyin ki daha vakit var, kimbilir belki de o güzel Nebi'nin gölgesi üzerimize düşüyor...

Ebrehe'nin etleri parmak parmak dökülür, yere düşen parçalar bile kanar. Vücudu biter ama şuuru yerindedir. Öyle perişan olur ki bir an önce ölmeyi arzular. Kulaklarında Abdülmuttalib'in sözleri: "Kâbe'nin sahibi var... Sahibi var... Sahibi var!..

Tecrübeli muallim talebesindeki değişikliği gözden kaçırmaz, yüzündeki nuru, tavırlarındaki olgunluğu tez yakalar. Tilaveti öyle değişmiştir ki anlatılamaz, müjde ayetlerini okurken bir kanatlanıp uçmadığı kalır, azap ayetlerini okurken ürperip titremeye başlar.

Ebu Talha, Uhud'da okuyla destan yazar. Resulullah'ın etrafında kalan üç beş sahabeden biri de odur, müşriklere adım attırmaz. Efendimiz "Asker içinde Ebu Talha'nın sesi yüz kişiden hayırlıdır" buyururlar...

Rumeysâ, Necrânoğullarından Milhan bin Hâlid'in kızıdır. Peygamberimiz uğruna canını veren Hirâm bin Milhan ile Kıbrıs Adasının fethi sırasında şehit düşen Ümmü Hirâm'ın (Hala Sultanın) kız kardeşidir. (Aleyhimürrıdvan)

Atalarımız, "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır" demişler. Çünkü insan demek, zaten kusur demektir, eksiklik demektir. İnsan âcizdir, güçsüzdür. Âciz bir kuldan ancak kusur meydana gelir...

Michail Semenovich Vorontsov asırlık ağaçları gazla bezle tutuşturamayınca Odesa'dan külliyetli miktarda zift, neft, kükürt getirtir, yanıcı ve yakıcı ne kadar madde varsa Kafkasya'ya yığar. Dumandan güneş görünmez olur, memleketin ufkunu karartırlar...

Oğlu Rus askerleri arasında uzaklaşırken Şeyh Şamil ellerini açar "Ya Rabbi! Hazreti Musa'yı Firavun'un sarayında koruduğun gibi oğlumu da Çarın sarayında koru. Onu ve diğer Cemalleddinleri İslâm'a hâdim eyle" diye dua eder ve çok ağlar.

Heyette bulunan Albay Buttig "Resmen kovulduk ama Şamil'in gözlerindeki mânâlı derinlik düşüncelerimi alt üst etti. O an Kafkas liderine beslediğim husumet yok oldu gitti. İnanın o sıradan biri değildi" demekten kaçmaz.

Müridler zikr ederken boyunlarını büker, dillerini damaklarını bile oynatmazlar ama meydana çıktılar mı aslan kesilir, tozu dumana katarlar. Kafkasya istila ordularına mezar olur, ölümü düğün gören mücahidler cihadı çok ötelere yayarlar...

Gazi Muhammed "teslim" gibi bir kelime tanımaz, hem sindiği yerde ölümü bekleyecek değildir ya. Kuşatıldığını anlayınca kılıcını sıyırıp düşmanın içine dalar. Yıktığını yıkar, kırdığını kırar, sayısız yara alır ve şehadet şerbetini yudumlar...

"Eğer Kafkas müridizmi nihai zaferi kazanırsa mutlak adaleti, disiplin ve müsamahayı hayata geçirecektir. Rus Monarşizminin onlara vereceği bir şey yoktu, olmadı da. Tarikatlar yasa tanımayan dağlarda numune bir medeniyet kurdular. " Rus Tarihçi Fedayev

Petro ve Katerina bir gözlerini Boğazlara bir gözlerini Basra Körfezine diker, Çeçenler'i, Çerkezler'i, Azeriler'i, Türkmenler'i, Özbekler'i, Tacikler'i, Kazaklar'ı, Kırgızlar'ı, Uygurlar'ı, Başkırtlar'ı ve Tatarlar'ı köle gibi kullanırlar...

Gürcüler, uzun yıllar Rusların hakimiyeti altında yaşasalar da Rus tarihinde iz bırakan (Stalin, Putin gibi) liderler çıkarırlar. Yine bir Gürcü olan Deli Petro ufacık Moskova Prensliğinden, koca bir imparatorluk kurar...

Kızılderiliye "barış" dendi mi akan sular durur, nitekim Mangas'ın yufka yüreği de daha fazla kan akmasına dayanamaz. Görüşmelere katılmak üzere beyazların kışlasına yürür ama...