Mehmet Soysal

Bir yıl daha bitti... Geriye dönüp hatırlama alışkanlığından yoksun olduğumuzdan ne var ne yok her şeyi yarınların sırtına yükleyip kolaya kaçıyoruz...

Dünya edebiyat ve basın tarihinde sayısız öykü ve yazar vardır ama asıl mesele kalıcı olabilmektedir... Sıradan biri değil, sıra dışı bir adam olmak için sıra dışı öyküleri yazmak mecburiyeti vardır... Ayrıca, kimin neye inandığıyla ilgili değil de, neyin doğru olduğuyla ilgilenecek yüreğe sahip olmak gereklidir...

Sabahın erken bir vaktiydi... İstanbul'a karla karışık yağmur yağıyordu... Pencerelerden, sisler arasında kalan kentin sadece sokaklarını seyreden entelektüeller belki de kış düşlerini düşlüyorlardı...

Aynalara bakıp da kendi kendimize 'daha iyi bir adam olmalıyız' sözünü vermiyoruz. Öfkeyle doldurulmuş sokaklarımız...

Asırlardan beri yeryüzünde hiçbir davanın gerçek yüzü aydınlatılmadan dava mezarlıklarında saygın bir yere gömülmüştür... Çünkü hiçbir davanın anatomisi, ya da otopsisi yapılmamıştır... Davaların ardından sadece kahramanlık hikâyeleriyle şişirilen kronolojik methiye tarihi yazılmıştır...

Aydın; doğruyu söylemek ve yazmakla zaten bir taraftır... Ayrıca taraftarlık yapmasına gerek yok... Hele, peşin taraftarlık aydın kimliği ve ahlâkıyla bağdaşmıyor...

İşlerine gelince 'hukuk', işlerine gelmeyince de 'guguk' diyenlerin çifte standart duygularından bıkıp usandık... Terör örgütünün siyasi uzantısı gibi çalışan, terör eylemlerini destekleyen, teröristbaşını lideri gibi gören, Türk bayrağını yerlere atanlara; hani birlikte kurtarmıştık vatanı? sorusunu sormadı.

Siyasetçi Bülent Tanla ile Bursa yolunda sohbet ediyoruz... Bir ara konu eğitime geldi... Fransız Lisesi'nde okuyan Tanla, eğitim sistemindeki en büyük çarpıcı ve eksikliğin neler olduğunu anlattı...

İsviçre'de minare referandumundan hayır sonucu çıktığına dair haberi Viyana'da iken aldım... Batılıların başkalarına ne kadar tahammülsüz olduklarının adeta resmi belgesiydi...

Bilgenin biri, kendi türleriyle uçmayı kabul etmeyen bir karga ve bir leyleğe rastlar... Bu duruma hayret eden bilge bakar ki, leylek ile karga birlikte yiyor, dinleniyor ve uçuyorlar...

Biri, Dersim ile ilgili ortaya bir laf atıyor... Birileri de tartışıyor... Nedense her tartışma bu ülkeyi kamplara bölüyor... Yazı dizileri, belgeseller, kitaplar, filmler peş peşe geliyor... Bilen de, bilmeyen de konuşuyor, yazıyor... Neymiş;

Etrafındakilerden, kötü olmadan kurtulmak isteyenler ya ilgisiz davranarak intikam alma yolunu, ya da uzaklaştırarak terbiye etme metodunu seçiyor... Lakin; gözden ırak olan gönülden de uzak oluyor! noktası daima gözardı ediliyor...

Batı Medeniyetinin yükseldiği yerin ilk adresi Paris... Bir zamanlar kral otoritesinin kutsal sayıldığı büyülü kentlerde artık yaşayanların çılgınlıkları kanun dahi dinlemiyor...

Kimse kendine en doğru soruyu soramıyor... Birinci soru...

Özel üniversitelerin neden açıldığını, kimlere yaradığını ve eğitim anlayışındaki yanlışlarını pazar yazımda anlatmaya çalıştım... Özel üniversitelerin açılması yanlış değildi, yanlış olan özel üniversiteler başarıları ile gündeme gelmesi gerekirken, başarısızlıklarını piar çalışmasıyla örtmelerine izin verilmesiydi... Sonuçta bu süreçte kim ne kazandı?

80 kuşağının en büyük derdi bir üniversiteye girebilmekti... ÖSYM kuyruğunda bekleyenlerin sayısı milyonu aşınca, devlet farklı bir politika izlemek zorunda kaldı...

Son aylarda Beşiktaş'taki organize tribün olaylarının ardına bakıldığında, siyasi arenadaki kavgaların, çekişmelerin, üslubun ve kirli yarış taktiklerinin spor dünyasına da sirayet ettiğine şahit oluyoruz... Siyaset için söylenen 'dünü yoktur' anlayışın, spor camiasında da hakim olmaya ve taraftarların zihniyetine her geçen gün biraz daha yerleştiğini de görmekteyiz...

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın davetlisi olarak iki gün önce Gazeteci Fatih Çekirge, Murat Akgün, Mustafa Karaalioğlu ve Nur Batur ile birlikte Atina ve Berlin'deydik...

Başbakan Erdoğan'ın Pakistan ve İran seyahatinde Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu da vardı... Başbakan Erdoğan'la yaklaşık 25 ülkeye yaptığımız seyahatlerde kendisini tanımış ama derinlemesine bir sohbetine de katılmamıştım... Pakistan ve İran gezisinde ise gece olduğunda, insanlar yataklarına çekildiğinde kendisi uykusundan feragat ederek gazetecilerle 'yazılmamak' kaydıyla her gece birer saati aşkın sohbet etti...

Geçen günlerde Berlin'deydik. Kentin ortasında yıllarca duran ayrılık duvarını yıkmayı başarabilmiş ve bir arada yaşama sanatını keşfetmiş ve şimdi bir başkent olmuş Berlin'de duvarların yerinde artık yeller esiyor...