Mehmet Soysal

Genelkurmay İkinci Başkanı Org.Işık Koşaner'in davetlisi olarak Ankara'da Bilkent Oteli'nde iki gün sürecek 'Küresel Terörizm ve Uluslar Arası İş Birliği' konulu uluslararası sempozyuma katıldım.

Kurşunların 'adres sormadığı' günlerde tetiği çekenler bilindi de, kimlerin çektirdiğine dair hiçbir bilgi verilmedi... Adını 'terör' koydular... Bugün de öyle diyorlar...

Dünyada en güzel iş; uzaktan gazel okumak. Bizde ise okuyanların sayısının her geçen gün artış gösterdiği ülke konumuna düştük...

Eskiden; zenginin malı züğürdün çenesini yorar, derlerdi. Günümüz dünyasında, zenginin malı zenginin, züğürdün malı züğürdün çenesini yormakta...

'Kediler kuyruğuna basılana kadar uysaldır, sevecendir' derler... Günümüz dostluklarına benziyor.

Dünya pazarlarında bize ait üretilen ve kapışılan ne var? diye düşündüğümde aklıma gelen bir mamul dahi yok. Neden?

Dicle Nehri kenarındaki bir lokantada gün batımını izlerken, Enformasyon Bakanı Es Sahaf ile Ticaret Bakanı Muhammed Salih' de düşmandan daha çok üstün olduklarını anlatıyordu.

Ünlü düşünür Roger Garaudy der ki; "Batı'nın devrimleri ne bu medeniyetin temellerini, ne de özünde taşıdığı büyüme modelini tartışma konusu yaptı..."

Birinci manifesto; "Komünizmin ölümüne uzun zaman sevinilirken, dünyanın diğer meseleleri, zıtlıkları, karmaşıklığı göz ardı edildi" diyen Gorbaçov; "Fakirlik unutuldu ve ekonomik gerileme başladı. Çevre sorunlarında yapıldığı gibi bu iki temel mesele toplumların şuur ve vicdanlarının dışına atıldı" diyor.

Büyükşehirlerde 'hayat' kırk yamalı kıyafete benzer. Renkli bez parçalarını birbirine dikmek için terzi olmaya gerek yok. Balzac; 'Paris'te yaşam, sürekli bir savaştır' derken, savaş gibi tüketilen yaşamların nedenini de açıklar;

Kırım Hanı köprüyü Polonya askerine açınca Viyana kapılarına dayanan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa arkadan hançerlenir...

Savaşlar yüzünden ateş topuna dönen dünyanın ömrü de bir gün bitecek. Ve sönecek...

Abraham Lincoln bir gün oğlunun öğretmenine mektup yazar... Mektubunda; "Okulda zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret...

Yemen'de güneş doğmak üzereydi. Şubat soğuğunu geride bırakıp sarı güneşin kırmızı topraklara doğduğu Yemen'in başkenti San'a şehrine geldiğimde dışarıda alabildiğine bir çöl rüzgârı esmekteydi...

'Kimin neye inandığı beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor ama neyin doğru olduğu aslında hepimizi ilgilendiriyor' gerçeğine insanlar inanmadıkça kandırılmaya da mahkumdur...

Yeni dünya, son yirmiş beş yıldan beri gittikçe sağırlaşıyor. Daha doğrusu sağırlaştırılıyoruz. Körleştiriliyoruz. Uyuşturuluyoruz. Kimseyi duymuyoruz.

Pazar sabahı bir haftanın yorgunluğunu üzerinden atmak isteyen adam eline gazeteyi keyifle alır... Oğlu koşarak babasının yanına gelir ve verdiği sözü hatırlatır...

Gazete ve televizyon haberlerine bakıldığında insanların 'dünden bugüne' gelişinin seyrini de anlamak çok da zor olmuyor.

"Her kim, bana lazım derse, o işin sonu gelmez..." diye söylerdi büyükler.. Gelişen teknoloji insanoğlunun ihtiyaç listesini gittikçe artırıyor. En önemlisi azdırıyor...

Girdiği iç savaşta rakibine yenilen Cengiz Han, Çin İmparatoru'na sığınır. Çin Seddi'ni görünce imparatora sorar; -Bu sed ne işe yarar?