Metiner Sezer

Türkiye'de memur zinhar rüşvet almaz!.. Rahmetli Özal, durup dururken ortaya, 'Benim memurum işini bilir' diye bir söz atıp memurun üzerine gölge düşürdüyse de o yine de yolsuzluğa hiç tenezzül etmedi!..

Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA) Başkanı Ceyda Aydede, 'Kurumlar konuşmasa da başkaları onlar için birçok şey üretip öyle veya böyle konuşuyor. İtibarını korumak isteyen kurumların mutlaka ama mutlaka hedef kitlesini bilgilendirmesi ve onlara doğru bilgileri ilk ağızdan vermesi gerekiyor" dedi.

Türk sanayii bir duayenini daha kaybetti. Nurullah Gezgin'i 1980'li yılların başında tanıdım. O günlerde İSO toplantılarını takip eden bir muhabirdim.

Hülya Avşar konfeksiyon sektörüne girip 'Hülya' markalı tişört çıkarmış.

Geçen hafta Konya'da idim. Bu arada M1 Tepe Alışveriş Merkezi'ni gezme fırsatı da buldum. Mağazaların hemen hepsi dolu. Eğlence merkezinin hâlâ birkaç eksiği var ama Konya'nın şanına yaraşır bir alışveriş merkezi olmuş.

"Ben Beyoğlu'nu Beyoğlu da beni seviyor. Arzu ederlerse ilçe halkıma bir dönem daha hizmet ederim" diyen Kadir Topbaş, "Tribünlere oynamam" dedi.

Şöyle bir iş var, yapar mısın?' Bu soru hepimizin hemen her gün karşılaştığı türden bir soru. Cevabı da üç aşağı beş yukarı belli: 'Yaparım. Bedeli şu.' Veya 'Özür dilerim. yapamam.' Ne kadar medenice ş

HIV taşıyıcısı Y.O. okula gitsin mi, gitmesin mi? Öğrenci velileri, çocuklarını Y.O. ile birlikte aynı sınıfa göndermek istemiyor.

Siz olmasaydınız, İhsan Doğramacı'dan yadigâr kalan YÖK, 'YOK' olup gidecekti, Sayın YÖK Başkanım!..

Mutat sohbetimizin orta yerinde, 'Hocam' dedim, damdan düşer gibi. Yazdığınız kitap çok değerli bir kitap. Tamam da kim okuyacak bunu?

Duyduk duymadık demeyin. Hani şu yılan hikâyesine dönen 8.5 milyar dolarlık ABD kredisi vardı ya, işte o çıktı.

Irak'ta ABD ne kadar varsa, Fransa ve Almanya da o kadar vardır. Birisi fiili olarak oradadır, diğeri zımni!.. ABD ele geçirdiği ülkeyi sahiplenme gayretinde. AB ise ABD'nin ayakları altındaki halıyı çekmek için saman altından su yürütüyor.

Türkiye'nin önündeki en önemli mesele ne derseniz, özelleştirme derim. Özelleştirme vaktinde yapılsaydı ekonomi bu hale düşmezdi.

Türkiye turizmi öğreniyor. Bu iddialı sözü ezbere söylediğimi zannetmeyin. Bilinçli bir söz bu. Nereden geliyor bu bilinç derseniz; gidin, Topkapı Palas ve Kremlin Palas'ı görün.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde devir-teslim törenleri bu sene de çok renkli geçti. Emekli komutanların sarf ettiği sözlerin rejim odaklı olduğunu söylemeye gerek yok tabii. Hepsinin ifade ettiği; üç aşağı beş yukarı aynı: "Ülke bölünebilir. Laiklik elden gidebilir. Uyanık olmalıyız."

Kafası karışık biri olup çıktım. Nasıl karışmasın ki? Irak konusu yordu beni. Gün, hüsranla bitiyor hep! Türkiye neden Irak'a asker göndermiyor?

Sizi bilmem ama benim etrafım mükemmelliyetçi dolu. Hiç hata yapmamı istemezler mesela. Başarı isterler benden. İkinci olma şansım bile yok. Hep birinci, hep birinci. Yahu, bırakın da şöyle doya doya bir hata yapayım! Yok

Toplu taşıma araçlarını, işim gereği sık sık kullanırım. Bizde toplu taşıma denen şey ne ki zaten. Sağdan say; belediyle otobüsü. Soldan say; belediye otobüsü. Gerisi göstermelik! Konuyu evirip çevirirken sözün ucunu kaçırmadan tüm belediye otobüs şoförlerine peşinen teşekkür ediyorum. Hiçbir istisnası yok bu teşekkürün. Hepsine... hepsine... hepsine teşekkür ediyorum! İmkanım olsa, onlara birer maaş ikramiye verirdim ama yok maalesef. Yapabileceğim tek şey, teşekkür.

Kalkınmış ülkelerde önce sigorta ve emeklilik sistemi kurulmuş. Bu sistemin meydana çıkardığı fonlarla bankalar, bankaların verdiği kredilerle de sanayi. Türkiye'de ise tam tersi: önce sanayi, ardından banka ve sigorta. Batı ekonomisi ne kadar güçlü ve verimliyse; bizimki de bir o kadar hantal ve verimsiz. Sığlığı da cabası! Zararın neresinden dönülürse kârdır, sözü çok meşhurdur. Türkiye bugünlerde bu yanlışı telafi edip, doğru olanı yapmaya hazırlanıyor. 5-6 senedir faaliyet gösteren portföy yönetim şirketlerine fon oluşturacak olan bireysel emeklilik şirketleri start alıyor.

Sanayi Bakanı Ali Coşkun, Kabine'deki en birikimli bakanlardan biri. Senelerin sanayicisi. TOBB Başkanlığı dolu dolu geçti. Hakeza siyasi hayatı da öyle. Vizyon sahibi. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bir zamanların en gözde bakanlığıydı. Sonradan bir kısmını o bakanlığa, diğer bir kısmını bu bakanlığa kaptırdı. 'Ticaret' takısı da düşünce iyice kuşa döndü. Neredeyse tüketici hakları takipçisi bir kurum olup çıktı.