Mustafa Selçuk

Barınma ve yerleşme ihtiyacı, insanoğlunun ihtiyaçlar piramidinde hep en üstlerde yer aldı. O sebeple mülk denilince öncelikle ev, arazi anlaşıldı ve anlaşılmaya da devam ediliyor.

AB üyelik yolculuğunun, Türkiye'nin hikayesini ve algılanmasını nasıl değiştirdiğini geçen hafta takip ettiğim uluslararası forumda görmek mümkündü. Şimdiye kadar "gözucuyla dahi" bu ülkeye bakmaya tenezzül etmeyen uluslararası yatırım devleri çok başka şekilde konuşmaya başlamışlardı.

İki gündür takip ediyorum forumu. Şunun bir kez daha farkına vardım: Korku ve kuşku girdabında kısılıp kalmış Ankara ile komplekslerinin esiri olmuş ve tek meselesi kendi ikbali ve makamı olan insanların arasında ufkumuz daralıyor.

Dünya Bankası Türkiye temsilcisi Vorkink, "yabancı şirketler Türkiye'ye Türklerden daha fazla güveniyor" diyor. Gerçekten de, yabancıları dinleyince insanın morali yükseliyor, içeriye dönüp bakınca ise zihinler bulanıyor.

Ekonomi esnafının piyasa dediği borsadır, faizdir, dövizdir; yani para ve sermaye piyasası. "Piyasalar etkilendi, piyasa düştü, yükseldi" denildiğinde bunları anlıyorsunuz, değil mi? Halbuki, tüccar, tüketici, ev kadını piyasa denildiğinde çarşı-pazarı, alışverişi anlıyor.

Belki eğitimimizden, belki doğulu genlerimizden, belki devleti yönetenlerin haleti ruhiyesinden... Şurası gerçek ki, korkmak, kuşkulanmak ve tedirgin olmak bu ülkenin içine işlemiş.

Oda ne ki diyorsunuz, değil mi? Türkiye'de çokça rastladığımız bir durum: Bir konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan fikir, hatta kanaat sahibi olmak ve hatta yorumlamak.

Ne yalan söyleyeyim, Ferit Şahenk'in sözlerini okuyunca, "yalnız değilmişim" duygusu uyandı içimde. "3 yıldır hep iyimser olmakla eleştirildiğini ama sonunda haklılığının ortaya çıktığını" söylüyordu Doğuş'un patronu.

Bün Gazetemizin 35. yaşgünü haberini okurken, başlıktaki atasözü zihnime doluverdi. Neredeyse benimle yaşıt olan bir müessesede çalışıyorum.

Biz ekonomi esnafının üzerinde bir türlü anlaşamadığımız konu, TL'nin döviz karşısında az mı ,çok mu değerli olduğudur. Endeksler, baz yıllar, satın alma gücündeki değişimler, ülke enflasyonları filan derken, kafalar iyice karışır.

Bu yazı, "ah Özal, vah Özal" yazısı değil. Ama Türkiye'nin ufkunu apaydınlık yapan vizyoner bir lider ile, O'ndan sonra başa geçip ülkenin ve geleceğimizin ufkunu karartan siyaset oyuncularını yanyana koyduğumda da, ne yalan söyleyeyim içim acıyor.

lk 3 ay bütçe gerçekleşmeleri, Hükümet'in mali disiplini tavizsiz ve akılcı bir şekilde uygulamaya devam ettiğini gösteriyor.

Bu başlık da ne ola ki diye düşünüyor olabilirsiniz. Hani hep söylediğimiz birşey var: AB üyelik süreci, Türkiye'nin hikâyesini değiştirecek; üyelik yakınlaştıkça iktisadi ve sosyal etkileri görülecek.

2004 yılı içinde gerçekleşen halka arzların büyük bölümünde yatırımcılar ciddi kayıplar yaşadılar. Endeksin AB beklentisi ile zirve üstüne zirve yaptığı günlerde halka arz edilen hisselerin bir çoğu işleme açıldığı birkaç dakika içinde düşüşe geçip arz fiyatlarının neredeyse yarı fiyatına kadar gelmişlerdi.

Türkiye'nin, bu ülkeye aşina olmayan herkesi dehşete düşüren "devasa kayıtdışı ekonomi"sini başlıktaki ironik çelişkiyle anlatmak mümkün olur mu acaba? Duman gibi...

Veya millî haysiyet. Önem verilmesi gereken, bir ülkenin fertleri olarak içimizde hissetmemiz gereken bir duygu. Paylaştıkları ortak değerleri, ortak menfaatleri, ortak gelecekleri olan ve bir ülkeyi yurt olarak benimsemiş insanların, "milli haysiyetleri" de vardır tabii ki.

İlk 3 ay rakamlarına göre özelleştirmeden devletin kasasına giren para 600 milyon dolar. Yıllık hedefin (1.6 milyar dolar) üçte biri tamam. Aslan payı, TÜPRAŞ'ın yüzde 14'ünün borsada yabancıya satışından sağlanan 450 milyon dolar.

Bugün biraz teknik bir mevzuyu inceleyelim isterseniz: Geçen haftanın flaş gelişmesi büyüme rakamları. Herkes orasından burasından çekiştirdi, biz eksik kalırsak olmaz! Hükümete göre büyük bir başarı göstergesi.

Yurdum insanının, siyasetçisiyle, vatandaşıyla, bürokratıyla, bazı hadiselere verdiği tepki bende hep "galeyan" hissi uyandırıyor.

Başlık, Raymond James Securities (RJS) adlı yatırım şirketinin raporuna ait. Bir önceki yazımda, doğru algılama için doğru bilgi ve analiz gerektiğinden bahsetmiştim. Bahsedeceğim rapor, bu analizlerden bir tanesi.