Naci Arkan

"Hesaplaşacağız..." "Bir kenara yazdım, İstanbul'a dönünce göreceksiniz..." Medya ile; Reha Muhtar'ın dediği gibi "Yalama olan bir hesaplaşma" psikozuna giren Fatih Terim'in, kendi dünyasından olmayanlara açtığı savaşın, ne zamanı, ne de gereği var...

"Maçı 90 dakikanın dışına uzatmayacağız" dedi... Evet, uzatmadık... "Penaltıları hiç düşünmedik ve çalışmadık" dedi... Evet, iş penaltılara gerçekten kalmadı...

Hep aklımızdan geçirdiğimiz ama nasıl başaracağımızın sonunda da, soru işaretleri olan bir mutluluğun sonrasında, tüm kötümserliklerin üzerini toprakla örtmenin zevkini yaşamak ne kadar güzel...

Hep aklımızdan geçirdiğimiz ama nasıl başaracağımızın sonunda da, soru işaretleri olan bir mutluluğun sonrasında, tüm kötümserliklerin üzerini toprakla örtmenin zevkini yaşamak ne kadar güzel... Oysa bir gün önce, görünen manzara, bizim açımızdan hiç de iç açıcı değildi.

Bern caddelerinde unutulmaz manzaraları görünce, kendi kendimize sorduk: "Peki bizde ne zaman?" Bu soruyu sormamıza sebep olan, futbolu sadece spor ve eğlence olarak algılayan onlarla, sanki meydan savaşı ile eşdeğer gören bizlerin aralarındaki uçurumlar kadar derin farktı...

"Öyle veya böyle, mönüde kebap var" Ve bununla ilgili bir karikatür... Fatih Terim döner, Hakan Yakın da dönerci ustası...

Avrupa Şampiyonası öncesi, zihinlerimize bir olumsuzluk çakılmıştı... İlk defa katıldığımızda başımıza gelenler...

Önce, aslanın ağzından lokma alır gibi, puanların çok zor olduğu bir turnuvada bulunmanın gururu ile dolaştık İsviçre'de... 16 seçilmiş takımdan birisi olmak, gerçekten muhteşem bir duygu... Yürüyüşümüz bile değişti...

İlklerin adamıdır O... Macaristan karşılaşmasında attığı gol sonrası, sağ kolunu dirseğine kadar gösterip "Nah size" dercesine, gözlerindeki öfkenin ışıl ışıl fışkırdığı bir ortamda, spor yazarlarına tarihlerindeki en büyük hareketi (!) ve hakareti (!) yapan O'dur...

Avrupa Şampiyonası öncesinde, son rötuşların yapıldığı Finlandiya provasında, yüreğimize, az da olsa su serpildi...

Önce özetler: &gt2;&gt2; Ayakları durunca, çeneleri açılıyor... &gt2;&gt2; Kovulduklarında süklüm püklüm olanlar, ekran bülbülü kesiliyor...

Adı üstünde "Hazırlık maçı" ama bunlar EURO2008 için büyük ölçü... "Ben neyim, ne yapabilirim" sorularının cevabı böyle karşılaşmalarda ölçülür...

Osaka'da, 100 metre finali... Yıl 2007... Dünya Atletizm Şampiyonası'nın en önemli yarışı başlıyor... Gözler Jamaikalı Asafa Powell'de...

Ne çok profesörümüz varmış...

Eğer, her istediğini böyle alsaydı... Eğer, 34 maçın tümüne böylesine hırslı çıksaydı...

Gökmedrese, Çifte minareli, Şifaiye, Buriciye medreseleri... Ulu camii... Kazdağı'ndan doğan, Kızılırmak...

İstanbul Beyleri'nin uzak kaldığı bir kupa gecesinde, Anadolu'nun iki temsilcisini seyrederken, resmen hayal kırıklığına uğradık...

Gözlerin ve kulakların İstanbul ve Sivas'ta olduğu bir günde, Beşiktaş'ın, bitmeyen ümidi de, Ankara'nın "yüz karası" 19 Mayıs Stadı'ndaki, futboldan uzak yakın alakası olmayan maçtaydı...

İnsan, burnunu sildiği mendili bile bu kadar kolay yere atamaz... Bu kadar kolay, beyazlar siyaha boyanamaz...

Bu futbol neslinin, doya doya anlatacağı bir derbiden, akıllarda öyle çok şey kaldı ki... Önce güzellikler tabii...