Naci Arkan

Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilenlerin sayısının çoğaldığını görmek çok acı... Düşünce farklılığını, uygulama işlerliğine dönüştürenler, önce diklenip, sonra yelkenleri suya indirmiyorlar mı; pes doğrusu...

"Kurt kocayınca kuzunun maskarası olurmuş" ya. Üst üste gelen yenilgilerden sonra Beşiktaş'ı herkes gözüne kestirmeye başladı.

Daha 3 gün önce İnegöl'de kazaya uğramış bir takım, taraftarının karşısına bu kadar ruhsuz mu çıkar? "Ununu elemiş, eleğini asmış" misali bu kadar hayata mı küser?

Çelişki... Çelişki... Çelişki... Bu milletin alnına derin yazılmış "kaderdir" bu... Kimisi, çöp kutularında yemek artıkları karıştırır, kimisi; iki kıvırtır, hem jip, hem daire kazanır... Emekliye 30 YTL zammı manşetlere taşıyanlar, her ay otomatiğe bağlanmış benzin zammını, iç sayfaların en dip köşesinde karartır...

Bugüne kadar böylesini görmedik... Böylesine gurur duymadık... Ve böylesine güzelliklere şahit olmadık...

Endişeli gittiği Diyarbakır'dan neşeli dönen Beşiktaş'ta kazanılan 3 puan değil, kazanılan 3 yeni transfer yüz güldürdü.

Rahat mısınız ? Türkiye'yi dünya futbol sahnesinde "Barbar" ilân edenler, kına yakın bir taraflarınıza... 16 Kasım'dan beri, FİFA tarihinin en kapsamlı soruşturmasında "Dağ fare doğuracak" diye kamuoyunu yanıltan çok bilmiş zihniyet, mosmor oldunuz mu?

Futbolun arenasında, futbol adına tek bir güzellik yer almaz mı? Transfer mevsiminde naz küpüne dönüp imzalarını milyon dolar almadan atmamak için direnenlerin haline bakınız.

Gazetelerde bir ilân... Sevimli bir dana, karşısında boynu bükük duran "kuş gribi mağduru" tavuğa teselli veriyor: "Sabret kuşum! Bana da bir zamanlar deli diyorlardı"

"Geliyooooor... Geliyoooor..." diye ortak çığırtkanlık yaptık ve sonunda beklediğimize kavuştuk ! "Sibirya soğuğu" tüm haşmetiyle bizimle kucaklaştı, sarmaladı ve canımıza okudu.

İki gün sonra İstanbul'u dondurması beklenen Sibirya soğuğu önce Beşiktaş seyircisinin gözünü korkuttu. Antalya'daki Efes Cup'ta şampiyon olan bir takım, ligin ikinci yarısının daha ilk maçında yalnız bırakılmıştı. İşte o Kartal, ilk yarıdaki groki durumuna düşürdüğü rakibini 90 dakika Sergen ve Ailton'la sağlı sollu yıpratmasına rağmen bir türlü nakavt edemedi.

M.Ö. 9. yüzyılda zamanın Orta Çin Krallıkları, etnik gurupların kuzeyden yaptıkları saldırıları önlemek için zor bir işe soyunmuşlar...

Doktor hastasını telefonla arar ve kendisine "Bir kötü, bir de çok kötü iki haberim var" der... Bir anda moralman yıkılan adama sorar :

İtiraf; bazen vicdan azabından, bazen, insanlık duygusunun ağır basmasından sonra gelir... Eskiden polis ve karakol korkusunun sonucunda, işlemediği bir suçun yükümlülüğünü kabul edenler, bugün "susma hakkımı kullanıyorum" diye adaleti oyalamayı marifet saymaktadır...

Bazı insanlar vardır, eli açık, bonkör, gönlü bol... Bazıları da vardır, müsrif, savurgan, tutumsuz... Bütün bunları tek bir kelimede toplarsak, hepsinin adı "hovardadır."

Tarihde iz bırakmak ve asırlar boyu unutulmayacak işlere imza atmak, her babayiğidin harcı değildir... Ya zaferler kazanacaksınız, ya devrim yapacaksınız, ya da insanlık adına keşiflerde bulunacaksınız... Bunları yapmazsanız; tarih sayfalarının satırlarında, virgül dahi olamazsınız...

Bu sezonun adı büyük olup da en az seyircinin geldiği küçük maçında futbolsuzluğa mı yanalım, yoksa donduğumuza mı?

Varsın; sabah işe, akşam eve gelişler olmasın... İstanbul'un felç olan trafiğinde, her gün, yüzlerce sinir hastası çoğalması kimin umurunda...

Bravo doğrusu. Kışın müjdecisi bir günde futbollarıyla, golleriyle içimizi ısıtan iki büyüğümüze de helâl olsun. Beşiktaş'ın ligde sadece makyaj yapmaya çalışması, G.Saray'ın lider takipçiliğinden uzaklaşmama telaşı dün geceye heyecan katan iki büyük etkendi.

İnsanın bazen dünyası kararır... Tüm olumsuzluklar, hayal kırıklıkları, kötümser gelecek düşünceleri ve de hayata küskünlük senaryoları, bir bir geçer gözümüzün önünden... "En güzele" bile "en çirkin" damgasını vururuz o zaman...